-
Patikatrek'in Yol hikayesi
Herkesin anlatacak bir yol hikayesi vardır muhakkak; bizim yol hikayemiz de bu satır aralarına sıkıştırıldı; kısaca.
- Patikatrek
- Yol Hikayeleri
- Patikatrek'in Yol hikayesi
Patikatrek'in Yol hikayesi
Şu anda içinde bulunduğunuz bu sayfaya büyük olasılıkla, ( yönlendirilmiş ziyaretçiler hariç), çoğunuz doğa yürüyüşleri hakkında bilgi toplamak amaçlı yaptığınız sorgulamalar sonucunda ulaştınız. Çünkü bu sayfanın iç detaylarında doğa yürüyüşü hakkında yazılmış onlarca bilgi metni mevcut. Bu grubun kurucusu olarak 1996 yılında başlayan bu serüven, ilk zamanlarda İzmir ve çevresini tanımak amaçlı küçük gezintiler şeklindeydi. Bu geziler esnasında, elimizden hiç düşmeyen fotoğraf makinemiz ile fotoğraflanan yürüyüş güzergâhları bir süre sonra özlenmeye ve tekrar gidilme isteği uyandırmaya başladı. Bir süre sonra bu geliş gidişlerimizi küçük arkadaş grupları ile birlikte daha planlı ve programlı olarak yapmaya başladık. Yürüdüğümüz her bir rota ve yan bağlantıları önce zihinlerde haritalandırıldı ve belleklere kazındı. Küçük yanılsamalar sonucunda gerçekleşen sapmalar bazen yeni yürüyüş rotalarımızın da oluşmasına neden oldu.
Bireysel veya küçük arkadaş grupları ile gerçekleşen yürüyüş günlerinde Rotadan sapma eylemlerimiz bazen bilinçli bir tercih ile yapıldı ve bunun sonunda yeni keşifler gerçekleşti.Yeni bir su kaynağı veya gölgesinde dinlenilecek bir ağaç dibi, yürüyüşler esnasında mola noktaları olabilecek geniş alanlarla karşılaşır olduk hep. Bölgenin haritalarına ulaşmanın zor olduğu o yıllarda bazen küçük krokiler yaptık kendimize… Sonraki süreçte özellikle Orman Bölge Teşkilatlarından aldığımız destekleri inkâr etmek mümkün değil. Özellikle de yürüdüğümüz bölgelerin 1/25.000 binlik haritalarını edinmek, eski ve kullanımdan kalkmış olsalar da büyük bir ayrıcalık oldu bizim için.
Zaman içinde İnternet gibi paylaşım imkânlarının da gelişmesi sonucunda “Deretepedüz” adıyla ilk web sayfamızı açtık. Hafta sonlarında gidip geldiğimiz yörelerde yaşadıklarımızı fotoğraflı hikâyeler halinde bu web sayfamız aracılığıyla paylaşmaya başladık. Yaşam önceliklerimizden sebep düştüğümüz sıkıntılı dönemlerde doğaya kaçış ve doğada yürümek bize hep ruhsal bir tedavi gibi geldi.
2000 ‘li yıllara geldiğimizde artık elinde kullanıma açık yeteri kadar rota bilgisi ve deneyimi ile daha büyük gruplara kılavuzluk yapabilecek ayrıcalıklı bir duruma geldik.
O yıllarda İzmir içinde başlayan kulüpleşme süreci, uzunca bir süre bireysel olarak gerçekleşen ve biraz da hafta sonu gezinti şeklinde devam eden dağlara, doğaya çıkışlarımız, bu aşamadan sonra biraz daha disiplinli, spor amaçlı ve daha organize şekilde gerçekleşmeye başladı.
Biz de örgütlü bir yapı altında olmanın avantajlı olacağını düşünerek dahil olduğumuz farklı Dağcılık dernekleri ve Spor kulüpleri çatısı altında yolumuza devam ederek doğa yürüyüşlerimizi ileri aşamalara taşıyarak hedeflerimizi büyüttük; yüksek dağ yürüyüşleri, kampçılık ve 3.000 m üzeri tırmanışlar ile dağcılık deneyimlerimiz şekillenmeye, doğa bilgisi tecrübelerimizde detaylanmaya başladı.
2000 yılında katıldığım Antalya Kızlar sivrisi Dağı tırmanışı esnasında T.C Dağcılık Federasyonun varlığından ilk kez haberdar olduk.
İlk ciddi Temel eğitimlerimizi de o yaz dönemi içinde alarak Lisanslı sporcu kimliği edindik. İlk tırmanışımız olan 3.070 m lik Kızlar sivrisi tırmanışımız esnasında dağın eteğine toplanmış onlarca insanı bir arada görmek, gecenin şafağında başlayan tırmanışın içinde bulunmak ve sabahın ilk ışıklarını dağın zirvesinde karşılamak heyecan katsayımızın artırması yanında, bu işin aslında bir spor olduğunu ve ciddiyetle yapılması gerektiği bilinci ve sorumluluğunu duymamıza da sebep oldu.
O dönem nerdeyse her ay, 3.000 m üzerindeki bir dağın zirvesinde bulduk kendimizi. Erciyes, Hasan dağı ve Aladağların onlarca zirvesine ulaşmak hep 2.000 yılı HAZİRAN – EYLÜL döneminde gerçekleşti; birbiri ardına. 2001 yılı Temmuz ayında, o yılların 80 lik delikanlısı bir dedenin peşine takılıp, KAÇKAR dağları ile tanıştık.Gerek Dağcılık gerekse gerçek hayatımın büyük bir dönüm noktasıdır o ay… Nutkum tutulmuş, büyülenmiştim adeta… Kaçkarlar coğrafyası gerek, doğal güzellikleri gerekse insan özelliği, bitki ve çiçek dokusuyla ve iklimsel yapısıyla beni tutkuyla kendine bağlayan bir bölge oldu; o yıldan sonra... (Seni Rahmetle anıyorum Ali Baran dede... Işıklar içinde uyu, huzurla)
Aynı yılın sonbaharında bir kez daha gidişim de işte o heyecanımı yenemeyişimdendir aslında...
Kaçkarlara “Karadeniz’in nazlı kızı” dememin ana nedeni, her iki gidişimde de yüzünü bize göstermeyişi olmuştur. Bizim yörede adettir, kadınlar yabancıya yüzlerini göstermez, ilk gördüklerinde. İki, üç belki de daha fazla görüşüp tanışık olmak gerek… Öyle yorumladık Kaçkarların bize yüzünü göstermeyişini ve o yıldan sonra da kapısında kul olduk o güzelin...
Uzun sürmedi Kaçkar'ın zirvesi ile tanışmak,2002 Temmuz’unda 3.932 m lik doruğuna ilk kez ulaştık. Güneyinde pırıl, pırıl bir güne, kuzeyinde ise vadileri kaplayan sis denizi üzerinden çevreyi seyre dalmanın keyfini biraz fazla abartmış olmalıyız ki, şiddetli bir dolu yağışı ile tepemize vura, vura uğurladı Kaçkar bizi, “seneye yine beklerim… “ der gibi…
Dağdan inişimiz esnasında Dilber düzü kamp alanına doğru tırmanan 60 lık bir yabancı uyruklu (Alman) fotoğrafçıyı görüp de bize bozuk türkçesiyle “benim bu dağlara belki 60’ıncı gelişim Kaçkar’a “ dediğinde, “Çüş !..” demeden alamadık kendimizi ve anladık ki, bu tutku sadece bizim yüreğimizi değil; milliyet, cinsiyet, inanç ayırt etmeden binlerce insanın da yüreğini ısıtmakta.
O yıl, ilk kez yürüdük Olgunlar yaylası-Dilber düzü-Deniz Gölü-Soğanlı göl -Y.Kavron rotasını. Olgunlar-Cengovit gölleri Yukarı kavron rotası Transit geçişler için kısa bulundu ve Sırakonaklar-Apıvanak, Palovit, Amlakit, Hazindağ, Sal, Pokut rotası yüründü uzun ve ıslak bir günde… Elevit, Hacıvanak, Verçenik; Elevit, Trovit, Apıvanak, Derebaşı Yukarı kavron ve birbiri ardına gelen onlarca rotası yüründü sonraki yıllarda Kaçkar dağlarının…Bir ileri aşamada ise hep hayalini kurduğum, dağı doğu-batı veya batıdan doğuya boydan boya yürümek arzum gerçekleşti ve Ovit yaylasında sisli bir akşam vakti başlayan o efsane yürüyüş beş gün gibi kısa bir zaman dilimi içinde ve rehber kullanmadan bana eşlik eden üç değerli arkadaşımla birlikte tamemen doğaçlama şekilde Yedigöller Platosu, Çifte Göller havzası, Yedi Göl köyü, Verçenik, Tatoslar Çiçekli Yayla, Başyayla, Hacıvanak, Hunt Dağı, Davalı vadisi, Kavron Aşıtı, Derebeşı Gölü, Cengovit Gölleri, Ceymakcur Vadisi, Palakcur, Yalancı yayla üzerinden Ayder'de son buldu... Çok yorulmuştuk çoook... Ama başarının hazzı içinde sarhoş olmadan sonraki yıllarda yarım kalan bölgeleride tamamlayarak Ovit- Karçallar arasını boydan boya yürümenin ayrıcalığını taşırız bugün boynumuzda...İleriki yıllarda ise, sadece Kadın sporcularımızla birlikte gerçekleşen ve adını " Sultanlar takımı" diye adlandırdığımız Kaçkar dağları Sultanlar takımının Kaçkar dağları Trekking etkinlikleri efsane oldu akıllarda; takımlarda yer alan değerli arkadaşlarımızın gerçekleştirdikleri bir birinden güzel etkinliklerimizle geçti yıllar, her yaz mevsiminde tekrarlanan...
Şimdi düşünüyorum da birkaç bağlantı rotası dışında neredeyse yürünmemiş güzergâhı kalmadı gibi bu güzel rotanın...Geride bıraktığımız yıllar içinde tam 14 kez Kaçkar’ın zirvesinde olmak, yol üstü, bazı isimsiz zirveleriyle tanışmak ve belki de 60’ın üzerinde rotasında yürümek adama “ vay bee ! ” dedirtiyor.
Bugün birçok insanın Kaçkar coğrafyası içinde şaşkınlıkla ve hayranlıkla yürüdüğü birçok rota, ukalalık olmasın ama tekrar yürümeye değmeyecek kadar sıradanlık içinde kaldı zihnimizde; “yorulduğumuza değmez” diye unuttuğumuz…
2003 Yılında kendi adıyla ve bir web sayfası olarak kurulan PATİKATREK Doğa Sporları Eğitim Merkezi, bugün geldiği nokta itibarıyla benzerleri arasında Türkiye’de en çok izleyici trafiği alan bir başvuru kaynağı olma durumundadır…
2006 Yılındaki Markalaşma sürecini de başarıyla tamamlayan PATİKATREK, başta doğa yürüyüşleri ve doğa sporları olmak üzere yüzün üzerindeki branşta etkinlik düzenleme yetkisi olan kurumsal bir kimlik taşır. Bu yapı içinde yer almak ve ilgi duyduğu dallarda faaliyetlerde bulunmak isteyenler, önce misafir olarak katılırlar aramıza sonra bizden biri olurlar ve salarız her birini dağlara...Bize bağlı kalmadan bizsiz de yürüyebilsenler dağlarda ve bizim Ali Dedelerden aldığımız o bayrağı taşısınlar diye...
Grubu ve yapıyı tanıma-öğrenme süreci yaşayarak tamamlanır. Yol arkadaşlığımıza “evet” diyenler ise önce temel eğitime tabi tutularak, Ekipman ve malzeme bilgisi, doğada beslenme, doğada yön bulma, doğada seyahat, doğada yaşamı idame ettirme gibi konularda düzenlenen eğitim seminerlerinde bilgilendirilir. Patikatrek çatısı altında gerçekleştirilen eylemlerin bir çoğunun sportif amaçlı faaliyetler olması sebebiyle katılımcıların sporcu ahlakı ve disiplini edinme süreci bilinçli bir şekilde desteklenir.
Ağustos ayı içinde başlayan temel eğitimlerde öğrenilen bilgiler, EYLÜL sonu gibi başlayarak Mayıs başına kadar devem eden sezon içinde pratik uygulamalar ile test edilir. Eğitimlerini tamamlayan katılımcılar ÜYE olma hakkı elde ederek, adlarına Ferdi Sporcu lisansları çıkartılır. Her türlü hava koşulunda doğada olmayı ve yaşamayı öğrenen sporcularımız edindikleri bilgileri, yaz ayları içinde, Türkiye’nin farklı coğrafyalarında, 3.000 m üzerindeki dağlarda gece, gündüz ayrımı yapmadan ve yine her türlü doğa koşulu altında test ederek deneyim ve tecrübe kazanırlar.
Son yıllarda Doğaya ve Doğada yapılan Sporlara duyulan ilginin artması sonucunda, çevremizde onlarca yetkili-yetkisiz oluşum, organizasyonlar düzenleyerek insanların bu sporlara olan ilgisini beslemekte; lakin, herhangi bir denetim ve mali kontrolün (en azından sıklıkla) olmadığı bu karmaşa içinde, bazı kimliği belirsiz kişilerce yapılan organizasyonlar da spor faaliyeti olmaktan çıkıp, farklı amaç ve gayelere ulaşmak yolunda kullanılan bir araç olabiliyor; o sebeple dağlara ve doğaya karşı ilgi duyanlara (ille de bizimle gelin, en iyisi biziz, demek gibi huyumuz hiç olmadı) gidecekleri dağın büyüklüğü ve yüceliğine değil o dağa kimlerle gittiklerine odaklanmalarının çok daha önemli olduğunu anımsatmak da edindiğimiz deneyimlerden beslenen bir söylemdir. Çünkü, dağ ve doğa en büyük öğretmendir. O sebeple, camia içindeki karmaşık ve kimliksiz oluşumların, bu sporu hakkıyla yapanları, sporcu ahlakı içinde insanları bir arada toplayan spor kulüplerini, sporcu birlikleri ile mali ve idari sorumluk taşıyan diğer ciddi kurumları zan altında bırakacak olumsuz algıların oluşması ve haksız rekabet ortamı yaratması yanında, katılımcı olarak ciddi sorunlarla karşı karşıya kaleceğinizi de unutmadan gidin; kiminle giderseniz.
Biraz ağır olacak belki ama tercih zenginliği ile karşı karşıya kalan heyecanlı, amatör katılımcıların, deneyimsiz, yetkisiz, kontrolsüz ve kimliksiz oluşumların elinde her türlü yaşamsal riske acık ve güvenceden uzak, olması gerektiği şekilde bir sporcu gibi değil de farklı beklentilere uzanan kullanım araçları olabilmektedirler…
Bu sayfa içinde, doğada yaşam veya spor amaçlı bulunmalar ya da doğada seyahat esnasında hem katılımcıların hem de onlara Kılavuzluk yapanların nelere dikkat etmesinden başlayın da, taraflar için sahip olunması gereken vasıflara kadar uzanan sayfalar dolusu onlarca bilgi kaynağını bulmanız mümkün.
Alışık olmayan deneyimsiz kişiler için doğa, binlerce risk içeren bir alandır. Bu riskleri ortadan tamamen kaldırmak,hele de yok saymak asla mümkün olmaz; ancak, edinilen bilgiler, alınan eğitimler ve deneyimli kişilerin kontrolü ve denetimi sayesinde bu riskleri minimize etmek mümkündür.
Şunu asla unutmayın, bu sayfalar içinde yer alan bilgilerin hiç birisi size referans olmasın; dağlara bireysel olarak gitmek bir yana eğitimlerini yeni tamamlamış kişilerle çıkmanın da riskleri vardır; dağın havasını koklamak ve içerdiği riskleri önceden kestirmek yılların deneyimi ve birikimi ile kazanılabilir ancak…
Dağların bizi içine çeken çiçeklerle bezenmiş, risksiz gibi görünen birçok vadisi, aşırı güven duygusu içinde kendine güvenen ve “bana bir şey olmaz“ vurdumduymazlığı ile hareket edenlerin mezarlarıyla süslüdür. Dağlardaki yürüyüşleriniz esnasında, ıssız vadilerin kuytularında, eğer tek başına, orada öylesine duran, harap bir mezar görürseniz “Acaba bura da yatan kimdir? “ diye fazla düşünmenize gerek yok.
Kim bilir belki bizim de dağlarla yaşadığımız bu sevda ve onlara gidiş gelişlerimiz, bir gün o sahipsiz diye bildiğimiz bir mezarda sonlanacak… Ama biz yine de; dağlara olan aşkımız kadar saygımızı da yitirmeden, asla ve asla onu küçümsemeden, onunla inatlaşmadan ve asla yarışmaya kalkmadan, bilinçli bir şekilde dağlara gitmeye ve onların koynunda farkındalık içinde doyasıya bir gün veya gece yaşamaya devam edeceğiz.
Siz ne mi yapacaksınız? Her iş öncesi yaptığınız gibi önce iyi bir araştırma yaparak işe koyulacak, dağa gitmeyi sıradan bir iş gibi görerek basite indirgemeden ciddiye alarak; giysiden beslenmeye kadar bir dizi bilgiyi zihninize depolayacak, barınma kalitenizi yüksek tutacak yeterli ekipmanı edinecek, güvenip inandığınız birisi veya bir rehberin eşliğinde ve en az beş kişilik bir ekip içinde yer alarak, dönüş zamanı ve takip edeceğiniz rotayı geride bıraktığınız bir yakınınız veya güvenlik güçlerine, ya da yerel yönetimlere bilgi vererek dağa gireceksiniz. Aldığınız bütün önemlere rağmen birçok riskin sizi beklediğini unutmadan…
Dağlarda güven içinde kalınız, ayağınıza taş değmesin…
Zeynel AYDIN
Patikatrek Doğa Sporları Eğitm.Merkz.