-
Kaçkarların Ece'si
Ece Kaçkarlarla tanıştığı ilk etkinliğin güncesini yazmış bu satırlarda; Ece Nur kim mi ? Güncede yazıyor; Şimdilerde nerede de bilmiyoruz
- Patikatrek
- Yol Hikayeleri
- Kaçkarların Ece'si
Kaçkarların Ece'si
İnsan doğumundan ölümüne kadar hep o sihirli kelimenin ardından koşar; Mutluluk. Mutluluk, cok sıklıkla gelmez kapımıza... ya da gelir de biz farkında olmayız... Kimi zaman bir kuşun kanadında, kimi zaman da bir yağmur damlasının için de ulaşmaya çalışır bize... Ya da dost bir insanın içten ve samimi duygular ile yazdığı iki satırlık bir mektubun satır aralarında gizlenmiş olarak çalar kapımızı... Bazen "Kim o ? " bile demeden açmayız kapıyı... ama hiç beklemediğimiz bir anda çıkıverir arşımıza...Mutluluk...Bugün de bana, iki satır mektubun satır aralarına gizlenmiş olarak geldi.Kapımda durdu mutluluk... Sevgili ECE'nin yazdığı şirin mektubun satır aralarından cıkıverdı karsıma...Mektubu aşagıdaki satırlarda aynen bulacaksınız...
ECE kim mi ?
ECE bizim gecen ay içinde yapmış olduğumuz Büyük Kaçkar Trans geçiş faaliyetimizde bulunan ve faaliyeti başarıyla tamamlayan 17 yaşında sevimli ve şirin bir kardeşimiz... Bir YOL ARKADAŞIMIZ...Yeni dönemde Grubumuzun Öğrenci Temsilcisi... İlk kez yüksek dağla tanıştı... 3.000 m.üzerine ilk kez tırmandı... ve Bu ilklerin içinde 3.932 m. yukseklıge KAÇKARLARIN zirvesine adını yazdı... Ece'nin adını bundan sonra sıklıkla duyacaksınız...Onu ve başarılarını hep ızleyeceğız... Samimi duyguların için teşekkürler Ece... İyi ki seni tanıdık...
İşte Ece'nin kaleminden KAÇKARLAR... sadece başlık bana ait... "KAÇKARLARIN ECE'si"
Yeni coğrafyaları tanıma tutkusu ve içimi delice saran özgürlük duygusuyla cıktım yola…Benim için Kaçkarlar,bir yıldır gidebilmenin hayalini kurduğum özel bir yerdi.Zeynel abinin gayretleri ile bu hayali gercekleştirmenin mutluluğunu yaşamaktayım. 22 TEMMUZ 2006 tarihi gelip de, bizi Erzurum’a götürecek olan otobuse ulaşıncaya kadar, hep bir terslik olacak korkusunu yasadım… Uzun bir yolculuk sonucunda,yeni yerler görmenin heyecanı ile, gece bile etrafı seyrederek gözümü kırpmadan Erzurum’a ulaştık… Kısa bir şehir turu sonrasında servis ile Yusufeli kazasına doğru yola cıktık. Yol boyunca gördüğüm manzaranın muhteşemliğini anlatamam… Hele Tortum gölü sonrasında girmiş olduğumuz dik kaya duvarlar ile cevrili daracık kanyon boyunca yapılan yolculukta adeta büyülendim…
Yusufeli beldesinden Olgunlar yaylasına doğru gitmeye başladığımızda ise, vadi boyunca karşılaştığımız manzaranın güzelliğiyle dilim tutuldu…Gün batımına yakın Olgunlar yaylasına vardık.İlk gece pansiyona yerleştik.Ertesi gün hem cevre gezisi yapmak için hem de bos zamanımızı değerlendirmek için Dobe yaylası istikametinde bir yürüyüş yaptık. Bu hattın, kaçkarları kısa yoldan gecmek için kullanıldığını soyledi Zeynel abi.
Saçlarımız rüzgara konuk,yüzümüz dumanlı dağlara dönük,rengarenk çiçeklerin boy attığı bu güzel yayladan vadi boyunca yükselerek uzunca bir sure tırmandık.Öyle bir an geldiki artık o yeşil vadi bitmiş her tarafımızdan dik yamaçlar ile çevrili olan yolun sonuna geldik… Bundan sonrasına tırmanmak için enerji harcamaya gerek yok dedik.Geri dönmeye hazırlanırken, Zeynel Abi, haritada görünen ama ismi yazılı olmayan gölleri bulmak için “keşif yürüyüşüne devam” dedi…Gölün biraz daha yukarıda olduğunu söyleyerek dev gibi taşların oluşturduğu dık yamaçtan yer yer tırmanarak, bazan da yan gecişler yaparak, dağın en kuytu yerinde saklı, bir cennet köşesi kadar güzel olan isimsiz gölleri nihayet bulduk.
Durgunluğu ve berraklığıyla,çevresindeki dağların suya yansıyan muhteşem görüntsü eşliğinde öğle yemeklerimizi göl kıyısında yedik… Haritalarda ismi gecmeyen göllerin en büyüğü ve en güzeline Zeynel Abi benim adımı verdi….Yani “ECE GÖLÜ” … Bu ıssız dağbaşında artık bir gölüm vardı… O anda hissettiklerimi tarif etmek imkansızdı.Bu duygu ancak yaşanır anlatılamaz.
Gölden ayrılma vakti geldiğinde vadi boyunca yükselen sis, dağların doruklarını kaplamıştı. Hava her an bozabilir diye hızla dönüşe gectik.Oyle de oldu.Tam Pansiyona ulaştıgımızda yağmur da başladı. İkinci Gün Sinop’dan gelen ikinci ekiple buluştuk ve sırt cantalarımızı katırlara vererek Hastaf yaylası ve sonrasında da Dilber düzüne kadar sıkı bir yuruyus yaptık.Dilber düzünde katırlardan sırt cantalarımızı alarak birinci kamp alanımıza varmak için oldukca zorlu bir tırmanışa başladık.Arada bir verilen kısa molalarda etrafı seyretme sansımız oluyordu.Artık 3.000 m üzerine çıkmıştık.Hava basıncının yükseldikce değişmesi ve okjien oranının azalması bizi iyiden iyiye zorlamaya başlamıştı.Deniz gölüne ulaştığımızda gördüğüm manzara bütün yorgunluğumu almıştı.Dün güzelliğiyle buyulendiğim kendi gölüm,dağların avucları içindeymişcesine sakin ve pırıl pırıl görüntüsü ile DENİZ Gölü yanında sönük kalırdı… Fotograf cekmek için inanılmaz ışık oyunlarıyla bizi cezbediyordu…
Neden sonra toparlandık ve tekrar tırmanmaya başladık.Bu kez tırmandığımız yer oldukca taşlık ve tehlıkelı dık bır yamaçtı.Öyle ki, küçük bir dengesizlikle düşecek olsak, soluğu Deniz gölünün buz gibi sularında alabilirdik.Allahtan ki böyle bir tehlike yaşamadık… Sırt hattına geldığımızde (3.550 m) Zeynel Abi “ Gecmiş olsun arkadaşlar en zor tarafını gerıde bıraktınız” dedi… Sırtın arkasında, bir doğa harikası daha, başka göl bizi misafir etmek için bekliyordu…SOĞANLI GÖL…. Göl kıyısına vardığımızda oldukca yorulmustuk… Çadırları kurup erkenden dinlenmeye gectik… Öyle ya bu işin sakası yok… Zeynel Abinin tabiriyle “Karadeniz’in nazlı kızı, yani KAÇKAR” bizi bekliyordu…
O gece saat 04.00 de kalkıp,saat 05.00 de zirve için hareket ettik.İşte büyük gün bu gündü… Tam 5 saat boyunca,iniş ve çıkışlı, oldukca taşlık patikalardan tırmanarak saat 11.00 gibi zirveye yani 3.932 m.ye, yani Türkiye’nin en yüksek 4.cü noktasına vardık…Zirveye vardığımda gördüğüm manzara ile bir kez daha dilim tutuldu… İçimden haykırmak gelse de “işte yaşamak bu “ diye, bir türlü sesim cıkmadı …Hep hayalimde yaşattığım, dağların o muhteşem görüntülü doruklarının en tepesindeydim… dağlara olan ilgim büyük bir aşka ve tutkuya dönüşüverdi o an…Başarabilmenin verdiği mutlulukla daha bir inançla ve kararlıkla tutundum hayata.
Zirve defterine o anki duygularımızı tek tek yazdık.”Büyülü bulutlar ülkesini” fotograf karelerine sığdırmaya çalıştık.Karadeniz’in Nazlı kızına yaklasık 45 dakıka kadar misafir olduk… Ayrılırken içimiz biraz da olsa buruk, bir daha kimbilir ne zaman gelebilmenin hayalini kurarak zirveden ayrıldık.Oldukca kontrollu ve dısıplın ıcınde inişi tamamladık.Nevin abla ile Zeynel Abinin bizi uyaran sesleri, iniş süresince kulaklarımızda cınlayıp durdu…
Ertesi gün Soğanlı Gölü ve Davalı yaylasını geride bırakarak Peşovit düzlüğüne kamp attık.Düzlüğe gelişimizde güneşli olan hava birden bire bozmaya başlamıştı.Her an hava patlayabilir uyarıları ile cabucak cadırlarımızı kurduk.Korktugumuz gibi olmadı ve hava actı.Güneş yemyeşil cayırlara yüzünü gösterdi.Ekip serbest zamanın keyfini surmeye başladı.Kimi çiçeklerle bezenmiş yeşil çayırlarda yürüyüş yapıyor,kimi çamaşır yıkıyor,birkaç kişi bir kayanın ustune oturmuş şarkı söylüyordu… 5 kişilik bir grup halinde biz de, Zeynel Abinin “ kampın hemen yukarısında” olduğunu söylediği Karadeniz Gölüne bir keşif tırmanışı yapmak üzere yola çıktık.
O akşam yıldızların altında gececek olan son gecemizdi.Ve son çadırlı konaklamamız…Programa göre,eğer bir aksilik olmazsa ertesi akşam yayla evlerinde konaklayacaktık.Güneşin batısıyla birlikte hava da soğumaya başlamıştı… Nevin ablanın ısrarla “Ece, haydı cabuk ol cadıra..” diye bağırmasına daha fazla direnmedim…sıcacık uyku tulumunda hemen uyumusum.
Sabah olduğunda kahvaltı sonrasında toparlandık ve yola cıktık.Bugun, sis artık bize cok yakındı…hatta içinde yol alıyorduk.Uzunca bir süre oldukca yoğun bir sis içinde kaldık.Oyle ki, belli belirsiz bir de çiseleyerek yağan yağmur oldukca sıkıntılı anlar yaşattı… Zaman zaman 5-10 m.ye kadar düşen görüş uzaklığı ve bilinmezliğe attığım her adım beni daha da heyecanlandırıyordu.Tek sıra halinde ve birbirimizden 2 m den fazla uzaklaşmadan sessizce yol aldık. Görüş mesafesinin nerdeyse sıfıra düştüğü anlarda Zeynel Abi ve Nevin abla harita üzerinden yön tayini yaparak doğru rotadan uzaklaşmamaya çalışıyorlardı… Dağın yamacından inişe gectiğimiz bir anda Zeynel abi bizi durdurdu ve “cocuklar havayı koklayın, siz de odun ve duman kokusu alıyormusunuz “ dedi…Sonra da “merak etmeyin yayla çok yakınımızda” diye içimizi ferahlattı.Vadiye doğru gittikce artan bir sıklıkta otların içinden inişimize devam ettik.Bir ara acılan sislerin arasından, uzakta yayla evlerinin görüntüsünü hayal meyal görür gibi olduk.Sonra sesler gelmeye başladı sisin içinden… ve birden bire yayla evlerinin silüetleriyle karşılaştık… “Burası Apıvanak yaylası” dedi Zeynel abi… Burada bizi beklemekte olan kamyonete sırt cantalarımızı vererek biz yürümeye devam ettik. Yine yoğun bir sis içinde Palovit yaylasını gectik…Yörenin en büyük yaylasıymış Palovit, ama biz yoğun sisden olsa gerek, sadece bir, bilemedin iki ev görebildik içinden gecerken.İyice ıslanmış ve acıkmış bir halde saat 13.de Amlakit yaylasına ulaştık.Öğle yemeğini Amlakit de yedik.Şömine karşısında biraz kurulandık ve sıcak caylarımızı içtik.
Amlakit’den ayrıldığımızda yemyeşil bir orman denizi içine daldık…Yoğun sis, orman içinde muhteşem gölge oyunları yapıyor ve sanat eseri gibi görüntüler sunuyordu bize.Ladin ağaçlarıyla kaplı ormanda yol alırken bir yandan da Birol abiyle muhabbet ediyorduk…Bir ara hep aynı yerden geciyormus gibi bir duyguya kapıldık.Yeşilin her tonunun olduğu,ağaçların birbirine sarılırcasına sıklıkla doldurduğu boyumuzu aşan bitki örtüsü içinde belki saatlerce yuruduk.Binbir çeşit kokuyu duyuyor ama nerden ve hangi bitkiden geldiğini anlayamıyorduk.Artık yorgunluktan ve ıslaklığın verdiği sıkıntıdan olsa gerek “daha gelmedık mı “ demeye başladığımız anda, saat 19.00 da Pokut uzerınden Sal yaylasında bizi bekleyen aracımıza kavustuk.Oldukca maceralı bir arac yolculuğu sonunda gecenın en karanlık anında konaklayacak oldugumuz yayla evlerının oldugu EKODANITAP doğal yasam parkına ulaştık.
Öğrendik ki KODANİTAP yamaçtaki düzlük demekmiş ve cay bahceleri arasındakı sirin tesıslerın bulunduğu yerin de adıymış…Bu alanda tamamen Ekolojık tarım yapıldıgı için de başına “E” koymuşlar ve EKODANİTAP ismi ortaya çıkmış…Geceyi burada gecirdik…
Ertesi gün artık son günümüzdü ve AYDER yaylasına gittik.Ayder’e vardığımız da bizi Fırtına deresini oluşturan ve metrelerce yukseklerden buyuk bir coskuyla akan şelaleler karşıladı.Bol bol fotograf cektik. Yaylanın en belirgin düzlüğünde topluca horon oynayan insanların arasına karıstık ve bızde horon oynadık.Akşama doğru başlayan yağmur ile birlikte FORA pansiyona döndük. Güzel bir akşam yemeği sonrasında final gecesinde bir kez daha horon oynadık… Ve dinlenmek için tekrar Yayla evlerine döndük… Ertesi sabah kahvaltı sonrasında Sinop ekıbı ıle vedalaşarak İzmir otobusuyle dönüşe geçtik..
Faaliyet boyunca gerek Zeynel Abi,gerekse Oda arkadaşım Nevin abla ve ekibimizin diğer uyeleri hep bana sahip çıktılar.Ben;özgürlüğüne delicesine ve büyük bir tutkuyla bağlı olan insan,ilk defa kendimi bu kadar sıkı bir kontrol altında hissetim…
Baştan sona faaliyet süresince risk aldığımızı sanmıyorum,ya da bana öyle geldi… KAÇKAR’lara gitmeden öncesi ve sonrasını düşündüğümde anladım ki bende gercekten çok seyler değişti…En önemlisi;sabırlı,uyumlu olmayı ve dikkatle bakmayı ve baktığım yerde olan biteni görmeyi öğrendim…Hayata bakışım baştan aşağı ve sil baştan değişti.Bakış açım ve ufkum genişledi… Yaşamın ve bana verilen hayatın anlamını ve muhteşem güzelliğini keşfettim.
Zirveye varıp bulutlara yaklaştıkca, bazan onların da ustunde olunca yaşamanın ne kadar keyflı bir sey oldugunu daha ıyı anladım. KAÇKAR’ların sisli ve karlı doruklarına ayak izlerimi bıraktım… Karadeniz’in büyüleyen coğrafyasını keşfettim… Farklı tarzları ve folklorık yapıları ıle kulturel değerlerini korumaya calışan Karadeniz insanını tanıdım.Her bir adımda hissettiğim farklı kokular içinden kekik kokusunu ayırt edebildim.Dağlara ve muhteşem görüntülü doruklarına sevdalandım.
Ve bir yol sectim kendime “ancak tutkuyla, dostlukla,bilgiyle ve inançla yürüyebilmek için”
Bu yolculukta bana her türlü desteği veren Zeynel Abime ve Nevin Ablama teşekkür ediyorum…
Zeynel Abi,
Herşey için gerçekten çok teşekkür ederim.Karadeniz’e ve Kaçkarlara gitmek çok istediğim bir şeydi. Senin sayende bu fırsatı yakaladım ve yaşadım.İnşallah birlikte başka yerlere de gitme şansım olur.
Çok sağol...Abim benim ya..!
ECE NUR GÖRHAN