-
Kaçkar Dağları B.Trans Yürüyüşü 5
Muhteşem bir yürüyüş rotası ve hayalleri süsleyen bir parkuru muhteşem bir takım uyumu ve yardımlaşma ile tamamlamanın huzuru var üstümüzde
- Patikatrek
- Yol Hikayeleri
- Kaçkar Dağları B.Trans Yürüyüşü 5
Kaçkar Dağları B.Trans Yürüyüşü 5
Tavşan uykusu dedikleri bir uyuma alışkanlığı edindim bu etkinlikte; yani uyku ile uyanıklık arasında gidip gelme hali yaşadığım; aslında uyku değil… Kaçkarlarda daha önce hiç girmediğimiz bir rotada bir ilki yapıyor ve geride kalan günleri de düşündüğümde artık başarıyor olmanın keyfi ile karışık bir ruh hali işte… Alelacele kurulmuş çadırda konforlu bir zemine rastlamak büyük şans; benimkisi ise şansızlık; kayıp durdum sabaha kadar, çadırın kapısına doğru. Sebebini biliyorum tabi, zemin eğimli; akşam telaşında nereye çadır attığımızı bilmeden ve ıslanma korkusundan olsa gerek…
Uzaklarda bir yerden gelen bir araç sesi ile uyandım; sanki taş kırma-yol açma çalışması yapan bir kepçe, dozerin motor sesi gibi… Gözlerimi açıp da çadırın tentesine vuran güneş ışığını görünce sevinçle fırladım uyku tulumu içinden. Sırılsıklam ıslanmış tenteden çadır içine su damlası gelmesin diye yavaşça açtım fermuarı; çadır fermuarlarını ne kadar yavaş açarsanız açın büyük bir gürültü çıkartır; sanırım doğanın o muhteşem sessizliğinde en aykırı ses olmasından belki de bu durum kim bilir… Islak tenteyi araladım, güneş yüzümü okşayarak çadıra doldu, heyecan katsayım oldukça yüksek çünkü ilk defa karşılaştığım bir muhteşem bir manzara var karşımda; nasıl anlatılır ki ?
Hacıvanak yaylası karşımda, ıssız ve dingin; büyük bir gürültüyle taşları kırarak yaylaya yol açmaya çalışan kepçeyi saymazsak manzara muhteşem. Sabahın ilk ışıklarında görmeye alışık olduğum yayla yaşamına ait sesler yok; belli ki yaylacılar dönmüş geriye… Saniyeler içinde bir fermuar sesi, sonra bir diğeri daha; ekip uyandı… Manzarayı gören her biri “Vaaaoo! diye bağırarak hayret ve şaşkınlık ifadesi o haykırışı yapar oldular…
Gecenin karanlığında, yoğun bir sis içinde ve ıslak bir zeminde kurulan çadırların bulunduğu konumu gördüğümde bir hayret ve şaşkınlık ifadesi de benden yükseldi. Aman Allahım ! 5m altımda derin bir çukur uzayıp gidiyor yayladan inen dereye doğru; öyle kötü bir yere kurmuşuz ki kampı, aşağı inmek mümkün değil; yeniden yukarı tırmanıp, patika bulmak gerekecek…
- Yuuuh artık ! dedi Atakan; buraya kamp mı kurulur hocam?
Ilık sabah güneşi altında çabucak kurudu kurudu çadırlarımız; gece sırılsıklam eden çiğ tanelerinden eser kalmadı gibi, huzur veren bir koku var etrafta; buram, buram… Kahvaltı hızlı yapıldı; çadırlar ve kamp da aynı hızda toplandı ve güneş yükselmeden vadinin sonunda görünen muhteşem sivrinin hemen yanından yükselerek Dağın Güney yamacına tekrar aşmamız gerek; kuzey yamaçlar iklimsel yapı itibariyle her gün ıslak; faaliyetin tam ortasında hedeflediğimiz noktaya ulaşmadan parkuru yarım bırakıp dağdan çıkmak korkusu telaşımı büyütüyor… Ovit’den başlayan yolculuğun artık birisi daha bilinmez olan son iki etabındayız. Buraya kadar planladığımızdan da kısa süre içinde geldik ki bu ekibin müthiş başarısı biraz da hava şartlarının şansımıza iyi gitmesinden… İlk kez aşılan patikalar ve bir bilinmezlik içinde olunca insan, ister istemez sis içinde kalmaktan ürküyoruz… Korkumuz asla kaybolmak değil, aşırı çaba harcayarak zamanı doğru kullanamamak; nasıl olsa dağdan bir şekilde çıkarız güveni hepimizde fazlasıyla var…
Etkinliğin son etabı daha önce defalarca aştığımız patikalardan ibaret ama o bölüme ulaşıncaya kadar bilinmezliğe doğru heyecanla yol almaya devam ediyoruz bugün de… Hava açık ve güneşli, keyifli bir gün. Başyayla aşıtını yoğun bir sis içinde ve akşam karanlığına kalarak geçtikten sonra Vadinin tabanına inmişiz neredeyse; biraz daha yükselerek patikamızı bulduk. Görüş Mesafesi oldukça iyi; Hunt dağının muhteşem zirvesini nirengi noktası olarak belirleyip vadi tabanından dereyi takip ederek yükseliyoruz. Yeteri kadar beslenme imkânımız olmadığı için az da olsa yorgunluk belirtileri başladı hepimizde. Görüş mesafesi oldukça iyi o sebeple arazinin durumuna göre nereden tırmanacağımızı belirlemek için patika arayışına girmeden yükselerek 3.250m rakımlı Hunt-Davalı aşıtına kamp yüklerimizle birlikte 3 saatde ulaştık… Aşıtın arka yüzünde tanıdık manzaralar var, artık kaybolma veya yol arama derdimiz olmayacak… Kamp yerimizi ge6+çitin hemen arkasındaki Döner göl kıyısına atmayı planlamıştık ama gördük ki önümüzde minik bir geçit daha var… Yavaş ve dikkatli adımlarla kayalık bir rotadan kestirmeler yaparak onu da aştık ve Döner Göl muhteşem Turkuvaz rengi ile karşıladı bizi… Tepede oturup bir süre bu harika manzarayı izledik…
Uzun ve meşakkatli bir yürüyüş sonunda zamanı en iyi şekilde planlamış olarak tahminlerimizden iki gün önce geldik Döner Göl kampımıza. O sebeple kendimizi ödüllendirmeye karar verip ertesi günü de çadırda ve göl kıyısında tembellik yaparak geçirdik.
Ertesi günler hava Dağın güney yamaçlarında olmamızdan mı yoksa şansımızdan mı çok iyi zamanlar yaşattı bize… Artık sona yaklaşıyorduk ve araya bir kamp daha atarak Dağdan çıkış noktamız olan Y.Kavrun yaylasına ulaşmamız gerekiyordu. Ama bir delilik daha yaptık ve Güneyden Kuzeye geçiş noktası olarak planladığımzı Kavrun aşıtı yerine Palovit vadisini hedefleyerek kestirmeden yolu kısalttık. KAVRUN Aşıtına gelip de Derebaşı gölü ve uzaklarda Y.Kavron yaylasını gördüğümüz zaman anladık ki biz hayallerimizi süsleyen bu yürüyüşün sonuna gelmiştik… Birbirimizin yüzüne gülerek baktık ama henüz kutlama için zaman çok erkendi.
Kısa bir değerlendirme sonrasında karar verdik ve kamp atmadan son bir gayretle Y.Kavrun yaylasına kadar yürüyelim dedik… Sıcak bir bardak çay ve Kahveci Apo dayının tereyağlı pohacalarıyla yöresel Muhlama konuşulmaya başlandıysa eğer bu iş bitmiştir dedik ve 3 saat sonra yani akşam hava kararmaya yakın kendimizi Y.Kavrun yaylasında bulduk… Çok yorulmuştuk; hayal ettiğimiz ne varsa bulunan bir sofra kurdurduk Apo dayıya; adamcağızın şaşkın bakışları arasında ne var ne yoksa süpürdük masaya gelen….
Bir Faaliyeti, hem de çok ciddi bir faaliyeti daha hedeflediğimiz şekilde sonlandırmanın mutluluğu ile derin bir uykuya daldık o gece…
Ovit yaylasından başlayaıp, Yedigöller Platosu,Yedigöl köyü, Verçenik Kapalı göller, Tatoslar, Hunt dağı ve Kavron tepeyi adeta S harfleri çizercesine boydan boya kamp yükü ile yürüyerek Y.Kavrun’da sonlandırdık lakin ertesi gün sırt çantalarını dolmuşa vererek yürüme kararı alıp parkuru Ayder Yaylasına kadar uzattık…
Ekip Arkadaşlarım Ahmet Alaca, Saffet Bey ve Atakan Bağırtlak ile birlikte muhteşem bir yardımlaşma ve takım uyumu ile daha önce tek seferde yapılmamış bir yürüyüşü tamamlayarak kendi tarihimizi yazdık; dağcılık tarihi de bizi yazar mı bilmem; o keyif bize yeter…