-
İzfak Kış Fotoğrafçılık Kampı
İzfak-İzmir Fotoğraf Akademisi yurdumuzun her köşesine taşıdığı mevsimsel fotoğrafçılık kampları arasına bir yenisini daha ekliyor
- Patikatrek
- Yol Hikayeleri
- İzfak Kış Fotoğrafçılık Kampı
İzfak Kış Fotoğrafçılık Kampı
Uzun yolculukları severim; bol, bol düşünecek vakti olur insanın. Hele bir de araç kullanıyorsam eğer uzun bir yolda, düşünceler sarıp sarmalar tüm bedenimi ve aracın hızı gibi hayallerim arasında çılgınca yol alır zihnim… Unutulmaz bir renk cümbüşünün yaşandığı sonbahar aylarının birinde gerçekleşen bir yolculukta, uzayıp giden Konya ovasında yeni bir sabaha uyandığımda, aklıma düşüverdi Kars-Kış Fotoğrafçılık kampımız. İlk ışıklarıyla ovayı aydınlatan güneşin, sararmış otların üzerine düşen kırağı tanelerinde yansıyan ışıltısı fotoğraf kamplarımızın çeşitliliğini kış aylarına kaydırmak konusunda iyi bir fikir verdi. Düşünceler zihnimde henüz olgunlaşmadan nasıl oldu bilmiyorum Konya’da gerçekleşecek bir dostluk buluşması için otobüsümüzü dolduran yol arkadaşlarıma akıverdi dilimden cümle, cümle; “Kış fotoğrafçılığı için Kars’a gidiyoruz arkadaşlar” diye.
K
Konya dönüşü yolculuk anında planlar yapıldı ve şehre dönüşle birlikte program şekillenmeye başladı bile, tarih belirlendi; Uçak biletleri alınmaya başladığında Şubat ayının ayaz soğuğunu daha o anda hisseder olduk içimizde. Etkinlik tarihini ilan eder etmez kadromuz da belli oldu ki gün saymaya başladık.İzfak İzmir Fotoğraf Akademisi2013 Kış fotoğrafçılık kampı için üç günlük bir çalışma için Kars'a gidiyoruz.
01 Şubat sabahı, İzmir Adnan Menderes Hava limanına uzanan yolun aslında pek de kısa olmadığını öğrenmiş oldum. Güvenlik kontrollerinden ilk geçen de sanırım yine bendim. Günün ilk ışıkları eşliğinde aç olmasam da bir tost ve çay keyfi yapmak geldi içimden aprondaki uçakları izleyerek. Çayımı yudumlarken heyecanla bekler oldum telefonumun çalmasını, “bakalım ilk arayan kim olacak” diye düşünerek. Yanılmadım, işte çalıyor; bir biri ardına arayan yol arkadaşlarıma çay salonunda olduğumu söyleyerek. İlk gelen Ayşecik, Işık ve sevgili eşi Banu, arkalarından bizim ikizler (!) Serpil ve Filiz geldiler. Levent Ağabey ile Münevver ablam da gülen yüzleri ile göründüler. Yıldız ailesi farklı bir salonda kahvaltı yaptıklarını söylediler, Tülin hanım ve Halil de gelince “ekip tamam iyi yolculuklar” dedi iç sesim.
Güneşli bir havada ayrıldık İzmir’den… Uçaktan keyifle izlediğim Anadolu coğrafyası Ankara civarına gelinceye kadar pırıl, pırıl bir görüntü sundu gözlerime; ancak Erzurum’a kadar da yoğun bir bulut kütlesinin üstünde hiçbir şey görmeden sürdü yolculuk. Erzurum üzerinden Kars’a doğru süzülürken parçalı bulutlu bir havanın üstünden izlediğim bu kutsal toraklar beyaza boyanmış gibi kar altındaydı boydan boya. Doyumsuz bir manzara eşliğinde süren yolculuğumuzun son dakikalarına girerken, dümdüz ovaların belli noktalarına dağılmış olan yerleşkeler minik lekeler halinde seyri hoş bir görüntü daha sundu gözlerime ki zihnim durmadan fotoğraf çekti… Aklımdan geçirmeden edemedim “keşke bir yolunu bulup hava fotoğrafı mı çekseydik acaba “ diye… Kars ovası üzerinde tam bir tur atan uçağımız sanki içimden geçeni okumuş gibi her yönüyle gösterdi manzarayı; “Mutlaka dene, unutma” dercesine…
Uçağın tekerlekleri Kars hava meydanına değdiğinde gördüğümüz ilk manzara asfalt zeminden yükselen yoğun buhar tabakası oldu… Belli ki hava, yer tabakadan daha soğuktu. Ancak dalga, dalga yükselen buhar bulutlarını gören Serpil kardeşim merakla sordu “neden bu kadar buhar çıkıyor yerden” diye… Bendeniz boş durur mu hiç; “Kars’ta hava çok soğuk olduğu için buzlanma öyle tuz ve diğer kimyasallarla çözülmüyor bu yüzden alttan ısıtma yapıyorlar piste” dedim, inandı; ya da ben öyle sandım. Aynı Espriyi Kars’ın asfaltlarından yükselen buharı görünce de yaptım ve gezi süresince bana bir daha hiç inanmadı…
Parıldayan bir güneş ile karşıladı Kars bizi, ancak bu şölen çok uzun sürmedi. Kars sokaklarında fotoğraf aramaya başladığımız saatlerde gökyüzü hiçbir doku özelliği taşımayan gri bir tabakaya döndü. İzmir’de ıslak zemin bile görmeyen ayaklarla cam buz üzerinde yürümek pek kolay olmayacak diye düşünüp de pratik kramponlar almıştık tüm ekip, ayakkabılarımızın altına bağlanan… Levent ustamın tchibo kramponları oldukça işimize yaradı ve güvenli adımlarla yürüdük buz pistine benzeyen sokaklarda. Gece ışıkları altında yağmayan karı fotoğraflamak için ağaç dallarında kar olan bir bölgeye giderek hem eğlendik hem de güzelce üşüdük. Kars kalesinde içilen kahveler eşliğinde seyredilen Kars’ta akşam manzarası ilk günün en keyifli dakikaları oldu. Yöresel tatlarla süslenmiş bir akşam yemeği sonrasında odalarımıza çekilerek dinlenmeye geçtik.O saatlerde aklımda kalan ve hep bekler olduğum Azeri lehçesiyle okunan Ezanı dinlemek oldu.Hele de sabah ezanını dinlemeye doyamadım. Bildiğimiz klasik ezanlar sustuğunda başlayan Azeri lehçesiyle okunan ezanı her kim akıl ettiyse kutlamak gerek.
Ertesi gün pırıl,pırıl güneşli bir havaya uyandık…Tam bir fotoğraf havası diyerek bindiğimiz servis aracımızla Çıldır’ın sarı balıkları ve balıkçılarını fotoğraflamak üzere karlı toz duman yollara düştük.Göl kıyısına gelip de uzayıp giden bembeyaz düzlük alanı görünce burası bir Göl diye inanası gelmiyor insanın.Balıkçılarımız çoktan işbaşı yapmış ve bizim gelişimizi bekliyorlardı.Telefonla irtibat kuruldu ve Gölün Çıldır Kıyısına yakın bir noktada servis aracımız durdu. Şoförümüz Yadigâr ile göz göze geldik, hani balıkçılar der gibi. Gölün kıyısından başlayıp nerdeyse gölün karşı kıyısına yakın duran nokta gibi bir silueti göstererek kilometrelerce uzayıp giden ayak izlerini işaret etti… “İzleri takip edin onlar sizi bekliyorlar abi” diye. Alelacele indiğim araçtan hayatımda daha önce hiç yapmadığım bir şeyi yapmak üzere hızla uzaklaştım. Her yüzeyinde 30cm yi bulan buz kaplı Çıldır gölü üzerinde izleri takip ederek yolun ne kadar güvenli olduğunu tetkik etmek üzere nefes nefese yol almaya başladım. Geride kalanların “Hoca fotoğrafı herkesten önce almak için koptu gruptan aldı başını gidiyor” söylemleri olacağı aklıma gelse de izleri tek, tek kontrol ederek buz kaplı göl üstünde 4,2 Km yol kat ederek balıkçılara ulaşabildim.
Kısa bir süre sonra arkamdan gelen ekip arkadaşlarımın da katılımıyla Çıldır’ın sarı balıklarının buzlar kırılarak avlanma sahnelerini fotoğrafladık. Keyifli ve bol fotoğraf dolu dakikaların nasıl geçtiğini acıkıp üşümeye başlayınca anladık. Balıkçı dostlardan satın aldığımız 10 kğ civarında balığı buz üstünde sürükleyerek 4.2km daha kıyıya doğru yürüdük.Sırada güzel bir yemek ve sonrasında buzla kaplı göl üstünde kızak safari seferlerimiz başlayacak ve bu kez de Çıldır’ın kızakçılarını fotoğraflayacaktık.Gün batımına yakın bir saate kadar sürdü fotoğraf çalışmalarımız,iyice üşümeye başlayınca kaloriferleri harıl,harıl yanan servis aracımıza binerek Kars’a geri dönüş yaptık.
Kars Kış Fotoğraf Kampımızın son gününde dost yüzlerin olduğu bir köyü ziyaret etmek üzere yol çıktık. Kars köyleri arasında özel bir yeri olan ve Kars’ta Gravyer peynir imalatının gerçek anlamda ve geleneksel usullerle yapıldığı tek yer olan Boğatepe köyü ve geleneksel köy yaşamını kışın zor şartları altında akıp giden biçimiyle fotoğraflamak üzere yollardayız. Bahar ve yaz aylarını çok kez gördüğümüz 2.200m rakımdaki bu güzel köyü bir de ağır kış koşulları altında görelim istedik. Köye ayak bastığımızda kar kalınlığı 60–70 cm civarındaydı. Yaz aylarında bin bir çiçek ve bitki örtüsüyle kaplı uzayıp giden yeşil çayırlı otlaklar bu kez beyazın sonsuzluğu altında uykudaymış gibi geldi gözüme. Ana geçim kaynağı hayvancılık olan köyün ağır kış koşullarında ahırlar ve etrafına sıkışıp kalmış yaşamından kesitlerle doldurduk hafıza kartlarımızı. Ellerimizin deklanşöre basmaktan donma derecesine geldiği soğuk saatlerde köyün en neşeli insanı ve tek bakkalı Yalçın emminin içi çocukluğum kokan sıcacık bakkal dükkânı yetişti imdadımıza. Hem tezekle hem sohbetiyle ısındık… Çekimlerden fırsat bulduğumuz ara zamanlarda bize evlerini açan dostluk ve misafirperverlikleriyle zihnimizde unutulmaz bir yer edinen güzel insanların isimleri yüreklerimizde saklı…Bir kez daha buradan onlara selam ve sevgilerimi yolluyorum…
Akşam gün batımı soğuğunda ayrıldık güzel dostlar diyarı Boğatepe köyünden. Kars’taki son gecemizde ne yapalım” sorusunun cevabı geleneksel Kaz eti yemeği için Kars’ın meşhur Kaz evini ziyaret ettik, sonrasında ise aşıklar atışmasını izlemek üzere soluğu bir türkü barda alarak Kars’taki son gecemizi de gönlümüze göre süsledik… Geceye son noktayı koyarken Anadolu’nun uzak köşesindeki bu güzel kentimizi tüm yöresel özellikleri ve geleneksel güzellikleriyle zihnimize derin harflerle yazdık, birbirinden güzel fotoğraflarla belgeledik. Aklımda tek bir fotoğraf kaldı çekilmeyen; Anadolu insanının klasik giyim özelliklerini en güzel anlatan sekiş köşe kasket imalatçısı amcayı fotoğraflayacak vaktim olmadı. Onu da bir daha ki seneye yapılacak ilk işler arasına not ederek ayrıldık Kars’tan.
Kampa ait diğer fotoğraflar için tıklayınız
Zeynel AYDIN