-
Haftasonu Pazar Doğa Yürüyüşü
Doğa yürüyüşlerimizle aramıza katılan her yeni arkadaşımız Pazar günlerini sıradan olmaktan çıkartıyor artık
- Patikatrek
- Yol Hikayeleri
- Haftasonu Pazar Doğa Yürüyüşü
Haftasonu Pazar Doğa Yürüyüşü
26 MART 2006 Pazar...saat 07.30, yer İzmir Konak Meydanı Sakıp Sabancı kültür merkezi önü..Saatler bir gece onceden ileri alınmış, "acaba " diyorum içimden,"bu sabah kaç kişi saatini ayarlamayı unuttu. Ve kaç kişi kalkamayıp gelememiş olacak..." Grubumuza her gecen gun yeni katılan arkadaslar var.Bir onceki haftadan gelip de bu hafta aramızda olmayanların yerini doldurmak ister gibi çoğalıyorlar... Biraz da havaların değişmesi ve kışın miskinliğinden kurtulmak isteği ağır basıyor olsa gerek.Yine yabancı yüzler var meydanda bekleşen...Sabahın erken saati ama uykudan eser yok gülen yüzlerde. Bir "merhaba" ve bir sıcak,içten söylenmiş "Günaydın" ile daha da aydınlanıverıyor yüzler...Gözlerinin gülümsemesiyle tanıyıveriyorum hemen yeni gelenlerin hepsini...Tanrım bu nasıl güzel bir duygu !...
Aklıma gelen oldu...yine birkaç kişi adı kayıtlı olduğu halde gelememiş ya da uykuyu tercih etmişti bu güzel bahar sabahına...Amacımız bu yazılar ile onları imrendirmek veya gücendirmek değil...yazdıklarımız veya bu sayfada sizlerle paylaşmaya çalıştıklarımız yaşadıklarımızın sadece bir kısmı...
Aramız da bir de küçük,şirin abilerine ablalarına inat uykudan vazgeçmiş,ışıl ışıl gözlerle, araçtan Torbalı ovasının yeşile bürünmüş tarlalarını dikkatle izleyen bir konuğumuz daha var. İki haftadır aramızda olan babası ile aramıza katılmaya karar vermiş sevgili küçük prenses SİMAY... o daha 8 yaşında ama yasıtlarından çok daha büyük...öyle ya,bu kadar büyük ablaları ve abilerinin arasında olmaya karar verebilmiş olmak onun büyüklüğünün de ispatı değil mi... Prenses SİMAY'ın fotografını Mail grubumuza göndereceğim...Onun o güzel yüzünü ve kocaman atan yüreğinin güzelliğini buraya sıkıstırmak istemiyorum...sana kocaman ve geç kalmış bir "TEBRİK" sevgili SİMAY...Geç kalmış çünkü, "Tebrikler" abilerine ablalarına gönderilirken, sen babanın kucağında geceden ödünç aldığın uykusuzluğa çoktan teslim olmuştun...
BELEVİ köy meydanına vardığımız da köy meydanındaki kahve de masalar hazırlanmış taze çayın kokusu sokağa taşmıştı bile.. Bir an şaşırdık..Bu hazırlık bize değildi...sonra eski dostları gördük...merhabalaştık..sarıldık hasret giderdik hepsiyle tek tek...Çünkü onların da Rotası bu hafta bizim gibi ŞİRİNCE idi...
Çaylar içildi ,son hazırlıklar yapıldı, ihtiyaçlar giderildi ve biraz da uzayan sohbet dolayısıyla gecikmiş olarak saat 10.00 da rotaya girdik...
Masmavi bir gökyüzünden güneş gülümserken, daha, hemen köy çıkışında bembeyaz papatya tarlalarının içinde buluverdik kendimizi...Ne yürüyüş disiplini kaldı ne kurallar, hepsini bir süreliğine itiverdik kenara...herkes bir beyaz papatyanın başına koştu...Selamlaşmak için... tek bir çiçek koparmadan sohbete daldık papatyalarla ve onların arasına serpiştirilmiş gibi duran kırmızısı, moru, pembesi, beyazı dağ gülleri ile...Dağ güllerini gecen haftadan tanıyan dostlarımız da vardı aramızda...öyle ya gecen hafta doğanın bu nadide parçasının bir kare fotografını almak için nerelere kadar tırmanmışlardı.. ne zahmetlere katlanmışlardı..."Bu kadar yakında varsa bizi neden buralara getirmedin " der gibi bakıyorlardı hepsi suratıma...
Bembeyaz papatya tarlalarının arasından, yaklasık 30 dakikada geçmemiz gereken yolumuzu neredeyse 60 dakikada gectik..Papatyaların bayıltan kokusuna inat kekikler de yeşermeye başlamıştı patikaların kıyısında... Kekiklerle ilk kez tanışan dostlarımız da vardı aramızda.. Ve taze kekik koklamaya doyamadılar... Papatyaları,dağ güllerini aşağılarda bırakıp tırmanmaya başladığımız da, bizi çam kokularıyla harmanlanmış nemli toprak kokusu karşılamaya başladı bu kez..
Aramıza yeni katılan ve ilk kez doğa yürüyüşlerine gelen arkadaşalrımızı düşünerek tempomuzu oldukca yavaşlatarak ama belli bir düzen ve disiplin içinde tırmandık, orman içinde, kuş sesleri eşliğinde... Sık molalar ile yürüyüş kurallarını unutmadan hoş sohbetlerden de geri kalmadan rotanın büyük bir bölümünü geride bıraktık...655 m.yüksekliğe ulaştığımız da ilk kez bu yüksekliğe çıkan arkadaşların,geride bıraktıkları rotaya ve aşağılarda ovada kalan BELEVİ köyünü şaşkın gözlerle izlemeleri gözlerindeki heyecan görülmeye değerdi...
Rotamızın bundan sonraki yaklaşık 2 saatlik bolumu doyumsuz bir manzara seyri ile düz bir hat üzerinde gercekleşti.
Şirince'nin bahara dönmüş üzüm bağları,meyveye durmuş badem ve erik ağaçları,şarap olma yarışına girmiş pebme çiçekli şeftali bahçeleri arasından yürüyüp de son tepeden Otantik yapısı ve olanca güzelliğiyle ŞİRİNCE göründüğünde herkes temposunu artırdı... Bu tempo artışının sebebini sorduğumda aldığım cevaplar da oldukca farklı,gülümseten cinsten ve hoştu doğrusu...
- Şarap kokusu almaya başladım...
- Abi kurufasulye etli galiba...
- Yahu turşunun kokusu hiç bu kadar uzağa gelir mi ?
- Allah ,Allah... otlu peynirli tereyağı sürülmüş gözleme
kokusu geliyor burnuma...
Şirince merkezi anlatmak benim işim değil...umarım grup içinden biri çıkar anlatır...
Haftaya, yani 02 NISAN 2006 Pazar günü ,KIRIKLAR dayız dostlar..
Anlatmakla bitmez bu işler...Ege de bahar Nisan sonunda biter..Kışın verdiği miskinlikten kurtulup doğayla birlikte canlanmak ve enerji depolamak isterseniz size sadece bir telefon kadar uzaktayız...
Bekleriz efendim..Biz bu sporu her zaman yapıyoruz... Tek eksiğimiz ise, siz yoksunuz... Bizden söylemesi cok geç olmadan eksikleri tamamlayın lütfen....