-
Doğa Yürüyüşü ve basit bir Düdük
Doğada yapılan sporlarda güvenlik olmazsa olmaz ön koşuldur; güvenli bir doğa yürüyüşü için de basit bir düdük çok önemlidir
- Patikatrek
- Yol Hikayeleri
- Doğa Yürüyüşü ve basit bir Düdük
Doğa Yürüyüşü ve basit bir Düdük
Bizim, daha kuruluş yıllarımızda gerçekleştirdiğimiz günübirlik doğa yürüyüşlerinin güncesini yazmak gibi bir alışkanlığımız vardı eskiden. Web sayfamızın güncellenmesi ile birlikte bu alışkanlığımızı da güncelleyelim istedik. Dün gerçekleşen doğa yürüyüşümüzün Ege bölgesinde her zaman yaşanması mümkün olmayacak enstantaneler sunması sebebiyle günü ve yaşadıklarımızı kaleme alalım istedik. Katılımcı arkadaşlarımız içinden bu göreve aday olan varsa kaleme alıp yollasın duyurumuza ilk geri dönüş grubumuzun ağabeysi sevgili Necmi’den oldu. Necmi kardeşimizin kaleminden işte dünün hikâyesi. Bundan sonraki her etkinliğin yol hikâyesini yazıya dökmek isteyenlere bir hatırlatma daha, yazın, yollayın paylaşalım; noktasına virgülüne dokunmadan eleştirileriniz de olmak üzere yayınlamak bizden…
Saygı ve selamlarımızla
Herkesin yüzünü soğuk suya değdirmeye üşendiği bir sabahta, saat 6.00 kalkıp sakal traşımı oldum. Bu gün Pazar, doğa yürüyüşü günü... Akşamdan hazırladığım sırt çantamı yavaş, yavaş bir daha kontrol ettim ve sokağa fırladım. Sabah ezanı yeni okunmuştu ve sokağımızın köşesindeki caminin müdavimleri ağır adımlarla camiye doğru yürümekteler. Sokakta ben ve çöpleri karıştıran bir iki gariban dışında başkaca kimse yok; evden doğa yürüyüşü servis aracımıza bineceğim yere kadar 10 dakikalık bir yürüyüş yaparak uykunun son kırıntılarını da üzerimden silkeleyip attım.
Servise ben ve yol arkadaşlarım Mehmet Bey, Sadık ve Devrim (Rahatsızlığından dolayı bu yürüyüşe gelemeyen Gökhan) S.İ.B ve S. S.İ (Açılımı: Servise ilk binenler ve Servisten son inenler) grubu ile rutin servis güzergâhında bekleyen diğer arkadaşları da yoldan alarak Ana buluşma noktası olan Konak’a ulaştık. Hava soğuk, termometreler 3’ C gösteriyor bu sabah. İzmir-Bornova-Ören-Yiğitler yolunu izleyerek Doğa yürüyüşümüzün başlangıç noktası olan Kemalpaşa'nın gizli kalmış güzel köşelerinden Kamberler köyüne ulaştık. Sabah kahvaltısını yapmayan veya eksik yapan arkadaşların köy kahvesinde odun sobasının karşısında ve köy kahvesi çaylarını yudumlayarak yaptıkları kahvaltı keyfi Pazar sabahlarındaki klasik alışkanlığımız. Doğa yürüyüşümüzün başlama saatine kadar özlediğimiz arkadaşlarla biraz laflayıp, birazda şakalaşarak yürüyüş vaktine kadar zamanı değerlendirdik.
Doğa Yürüyüşümüz Kamberler Köy ( Kemalpaşa'ya bağlı şirin bir yayla köyü) meydanından saat 10.00 gibi başladı. Kamberler köyünün bulunduğu rakım yaklaşık 700 metre. Cuma akşamı bütün Ege’ye düşen yağmur buralara kar olarak yağmış ve çam ormanları, civar tepeler adeta beyaza bürünmüş durumda. Hava öyle böyle değil, oldukça soğuk; ıslak yerlerde görülen buz kristallerinden anladığım kadarıyla 2 veya 3 derece civarında sıcaklık. Hemen polar çeketler, eldivenler, bereler, gözlükler, poşular sırt çantalarından çıkarak devreye girdi; Çıtırdayarak yanmaya devam eden odun sobasının sıcaklığını geride bırakıp batıya doğru yükselerek bir an önce Yeşil beyaz görünümlü çam ormanları ile buluşma telaşı içinde karlı buzlu zeminde yükseklik kazanarak doğa yürüyüşümüze başladık. Karların daha çok olduğu zirveye doğru tırmanışımız esnasında 800 metre üzerinde artmaya başlayan kar dokusu çam dalları ve orman içinde muhteşem bir doğa gösterisine dönüştü. Orman yolu ve Cam dalları altında eğlenceli bir şekle bürünen doğa yürüyüşümüz, zirvenin hemen altına doğru dikleşen ve kayganlaşan zemin ve artan kar yapısı sebebiyle, nizami yürüyüş disiplini düzenine geçerek temkinli ve bir o kadar heyecanla tırmanarak yolumuza devam ettik. Dağın zirvesini aşıp, tepemizden koşturarak geçip giden bulutlardan anladık ki, zirvede minik bir fırtına var; Allahtan seçtiğimiz rota rüzgâra kapalı durumda, karın keyfini çıkartarak yaptığımız doğa yürüyüşü olmadık şekilde sevimsizleşebilirdi.
Zaman nasıl da hızlı geçiyor; yürüyüş rotamız ne kadar yokuş düşünen bile yok aramızda; Kar, etrafımızdaki ağaçlarla bir gün önceden rüzgârla birlikte dansını yapmış ve kristalleşen Noel ağaçları gibi muhteşem bir Panaroma hazırlamıştı biz izleyelim diye. Doğa yürüyüşümüzün yaklaşık bir saatlik zamanı kara duyduğumuz özlemi gidermek ve özlemin gideriliş anını fotoğraflarla tescil etme halinde geçti… 980-1000 metre aralığında orman yolundan ayrıldık.
İşte tam da bu noktada doğa yürüyüşümüzün en zevkli tarafı başladı. Kar, zaman, zaman 10 cm. kadar yükseldi. Kar altında kalan mevcut patikayı bulmak da bir o kadar zor tabi, ama harika görüntüler eşliğinde ve hocamızın tecrübesi ile patika ayaklarımızla kolayca buluştu. Fakat bizden önce karda kalan bir tavşanın ayak izlerinin güzergâhımızla sıkça kesişmesi ve ağır kış şartlarını avantaj olarak algılayan birkaç avcının onların peşinde olması içimizden birinin kaba etine on ikilik saçma isabet ihtimalini ortadan kaldırmak için sürekli düdük çalarak gürültü yapmak kim bilir belki tavşanın da hayatını kurtardı. Grubun yüksek enerjisi ile başlayan doğa yürüyüşümüzde, gerek kısa molalarda gerekse yürürken ben (Necmi) ve Ersin’in cep telefonundan çaldığımız güzelim Rize tulum havaları ile horon çekerek zaten ortalığı velveleye vermiştik bile…(Hocam sen niye ikide bir huylanıp düdük çaldın anlamadık).
Öğle molası vereceğimiz yer başlangıç noktamızdan 6 km mesafede ve zirvenin tam altında 1250 metre yükseklikte rüzgâr almayan bir kesimdeydi. Kara rağmen ıslanan çalı çırpı, dal parçaları ile öğle ateşi yakıldı. Mola yerinin elverdiği ortamda ufak gruplar halinde yemekler yendi (Tabi her zaman ki gibi sucuk ızgara yine ana önü olarak sofradan eksik olmadı).
O rakımda daha uzun süreli kalmak ateşe rağmen zorlaşmaya başlayınca dönüşe geçmeye karar verdik… Mola yerinden kafamızı şöyle bir kaldırdık ki, aman Allahım rüzgâr kayaların arkasına saklanmış sanki bizi bekliyor, hava sıcaklığı bir anda -5 ‘C yi gösterdi ki, zirvenin kuzey yamacında sert bir rüzgâr ve o da yetmedi üstüne göz gözü görmeyecek kadar sis, pus hepsi var (Bir tek Atakan yok). Bereler fora, poşular ağız ve burundan sorumlu. Yakalar kalkmış eller eldivenlere emanet; kar yüksekliği yer, yer 15 cm; ayak bastığımız yerde patika ne gezer, rota hak getire; burunlarda ince bir sızı ve ağlıyor; kimsede tık yok. Hoca önde grup arkada yürüyüş disiplini içinde, tek sıra bir yürüyüş düzeni. Önündekinin bastığı yere bastın, bastın yoksa kayıp düşerek olmadık bir kaza ile karşılaşma ihtimali var ancak düşenlerin şen şakrak kahkahaları sert rüzgâra rağmen yine de duyulabiliyor. On beş dakika kadar sert rüzgâr altında yürüdük ve alçaklardaki ağaçlık alana girer girmez rüzgârla vedalaştık. O dana ne herkesin neşesi bir anda yerine geri geldi; cepte saklanan fotoğraf makineleri fora; kimin umurunda eve dönmek ya da az önce soğuktan sızlayan burun ve kulak memelerindeki acı, herkes kar manzaraları eşliğinde poz verme peşinde, tabi o hengâme içinde asıl ineceğimiz sırtı geçmişiz haberimiz yok. Hoca kolundaki pusulayla hemen bir yön tayini yaptı ve bir kaç dakikada rota bulundu. Alçaldıkça sis de kalktı manzara yine muhteşem; Aşağı iniyoruz ama hiç kimsenin kardan ayrılası yok. Arkadan bir ses -Hocam karşı sırta vuralım mı?.Saat iki buçuk olmuş umursayan yok.Manzara seyretme veya fotoğraf çektirmek için durulduğunda ayaklar geri,geri gidiyor ama ne fayda birazdan karla kaplı ormandan çıkacağız.
Kar bizimle şehre kadar gelmedi. Keyifler yavaş, yavaş kaçtı, belli ki herkes o ana kadar yorgunluğunu anlamadı. Şimdi yürüdüğümüz patika her zaman yürüdüğümüz güzel, bildik patikalardan; yine de bir an önce arabaya varalım diye hız düşmeden hızlı yüründü. Armutlu eski mezarlığı 200 metre yükseklikte ve araba yol üstünde bizi bekliyor.
Çok hoş bir gündü ve yılda çok az gerçekleşecek kadar güzel bir doğa yürüyüşüydü. Yaklaşık 14 kilometre yol kat ederek 800 metreden 1250 metreye çıktık ve oradan 200 metre rakıma geri indik. Kar, Sis ve Rüzgârın çam ormanlarıyla dansını gördük ve hatıralarımıza yazdık. Fotoğrafladık sizin için yani gelemeyen arkadaşlarımız için. Karda uygun ayakkabı tercihi yapmadığı için sıkça yaşanan düşme olaylarına rağmen kimseye zarar gelmeden neşe içinde günü tamamladık ve güzel bir doğa yürüyüşü aktivitesi yaşadık.
Herkese Teşekkürler.
Necmi ALAGAS
Alınması gereken dersler;
Doğa yürüyüşleri her ne kadar risk içermeyen bir spor dalı olsa da, yapılma alanı adından da anlaşılacağı üzere doğanın içinde olması sebebiyle, bu sporu yapmaya karar verenlerin doğa koşullarının olmadık zamanlarda ve beklenmedik şekilde değişken olabileceğini unutmamaları gerekir.
Değişen doğa koşullarına adaptasyon süreci ne kadar hızlı olursa bu sporu yapma kalitesi ve keyif alma oranı da bir o kadar yüksek olacaktır. Giysiden ayakkabıya kadar tercih edeceğiniz malzemeler zor doğa koşulları içinde hayatta kalma sürenizi ve konfor derecenizi belirleyen ana unsurlardır. Adı belki de aklınıza bile gelmeyecek olan küçük bir düdük, zorda kaldığınız anlarda hayat kurtaran bir aracınız olabilir lütfen unutmayın. Rüzgârlı ve fırtınalı bir hava akımının içinde kaldığınızda, ya da içinde bulunduğunuz gruptan istemeden de olsa kopup yönünüzü şaşırdığınız ve en kötü ihtimal kaybolduğunuz anlarda sizi arayanlara ulaşabileceğiniz yegâne iletişim aracı olabilir o düdük… Cep telefonunuzun şarjı bitmiş, sesiniz çıkmıyor, ıslık dahi çalamayacak kadar zorda kaldığınız olası zamanlarda İki liralık bir düdüğün hayat kurtarabileceğini unutmadan mutlaka çantanıza yerleştirin.