-
Doğa Yürüyüşlerini renklendiriyoruz
Evet yaptığımız gözlemler ve yaşayarak kazandığımız deneyimleri paylaşarak İzmir Doğa Yürüyüşlerin renklendiriyoruz
- Patikatrek
- Yol Hikayeleri
- Doğa Yürüyüşlerini renklendiriyoruz
Doğa Yürüyüşlerini renklendiriyoruz
Doğa yürüyüşleri sporunun nasıl yapılması ve nelere dikkat edilmesi gerektiğini bu zamana kadar dilimiz döndüğünce anlatmaya bu spora ilgi duyanlarla doğru şeyleri paylaşmaya özen gösterdik. Bunu yapan genellikle biz olduk.Ancak bugün bir katılımcının kaleminden doğa yürüyüşü sporunun inceliklerini okumanın keyfini yaşıyoruz bu yazıyı sayfamızda paylaşırken. Teşekkürler Hülya Şenoğlu...Kalemine sağlık. Ders niteliğindeki gözlem ve tesbitleri ile bu güzel içerikli yazının çok fazla insan tarafından okunması gerektiğine inanıyor ve okuyan herkesi paylaşmaya davet ediyoruz.
Kar'ın Güneşli Yüzü
Güzelsin kar...Bembeyazsın... Soğuk olsan da dokunma arzusu yaratacak kadar parlaksın...Güneş sana çok yakışıyor... Ağaç sana çok yakışıyor... Üzerinde var olmayı seven insanlar sana çok yakışıyor....
İzmir insanının hayalidir kar...İnsanın içine işleyen ayazını herkes bilir bu kentin..Bu soğuğu çeker dururuz da kar yağmaz bir türlü işte...Hani 5-10 yılda bir yağar da incecik tutar arabaların üzerinde...Kartopu oynamaya kalkarız bir avuç kar ile...:) Yok mudur arabalarınızın kar tutmuş fotoğrafları ?"İzmir'e kağ yağdı "nın belgesidir....:)Böyle özlem duyunca sıcacık yatağımızdan kalkıp karlı dağlara gitmek hiç de zor olmuyor doğrusu...Çevrede Spil, Bozdağ gibi tesislerin olduğu yerlerin dışında da ,yürüyerek ulaşabileceğiniz çok keyifli yerler var.Bunun için; pazar günü evde yayılmaktan fedakarlık etmek,kahvaltı ve öğleden sonra kumanyanızı sırtınızda taşımayı göze almak ve bir de hevesli olmak yeterli...;)
Elbette ki bunlar sadece doğada bir gün geçirmeyi kafanıza koyma aşaması...Güzel bir gün geçirmek için bir takım ön hazırlıklar yapmak zorundasınız.Doğanın size sunacağı her zaman beklenmedik koşulları vardır.Bunlara hazırlıklı olmazsanız,sizi üzer.Bu nedenle ilk kez yürüyüşe katılacak arkadaşlarıma tekrar tekrar bir şeyler anlatır dururum.Özellikle de yürüyüşe davet ettiğim arkadaşlarıma:)Her türlü detayı bilmelerini isterim..Deneyimler,ilk kez uzun yürüyüş yapacaklara fikir verir.Daha önce yürümediğim türde ve uzunlukta bir yürüyüş için ben de bilgi almaya çalışırım.İnterneti kullanır ,bilginin peşinde koşarım...Kaç kilometre yürüyeceğimizi,zorluk derecesini ve hava durumunu mutlaka öğrenmek gerekir.Hazırlığımızı buna göre yapmaktır esas olan...Doğada her zaman beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.Hazırlıklı olursak "sürpriz" der geçeriz...
Buluşma noktalarında sıcak "Günaydın"lar ile başlayan bu haftaki yolculuk,Kemalpaşa istikametinde Mahmut Dağı'nın sisli zirvesine hayran bakışlar atarken,rotamızda bizi nelerin beklediği düşüncesi ile devam ediyordu. Bağyurdu'na gelip şöyle bir havayı kokladık.Hava raporları güneşli bir havayı işaret etse de yine de o bölgede havayı görebilmek önemliydi.Yağmur olmayacağı kesinleşince iyi bir ateş yakacağımız da kesinleşti.Bu durumda sucuk ve ekmek hesabının ayarında bir değişiklik oldu.En son gördüğüm Mehmet'in elindeki beş ekmek ve Ersin ağabeyin aldığı 2 kangal sucuktu..Sanırım üç kişi için:)))Arabanın içi sıcak ekmek kokusu ile dolunca Mehmet'in hesabına göre bir ekmek paylaşılıp gidecekti...Ama Ersin ağabeyin sucuk hesabı nasıldı, onu yukarıda görecektik:))..1,5 kilo sucuk!..yoksa 3 kilo muydu?!Bu hesapların sağlamasını da fotoğraflara bakıp kolayca yapabilirsiniz....:))
Ovacık Köyü'nün üst yanındaki kahvede kahvaltımızı yapıp yola koyulduk.Bir orman yolunda,yer yer kar ama daha çok buz üstünde ve kış aylarında kendini küçültmüş orman dokusu içinde yavaş yavaş yükselmeye başladık.700 m.lerdeki başlangıç,kısmen buz tutmuş kar üzerinde 1300 m.lere kadar devam etti.Zaman zaman ayaklarımızı saplayarak yürüyorduk.Bir ara o kadar sertleşti ki kar,iz açmak için baylar ön sıralarda yerlerini aldı.Güneşle kucaklaşıncaya kadar dalların arasından sıyrılarak yürüdük.Patikalardan çıkıp dağ yolunda bir süre devam ettikten sonra bol güneşli ve karın parlaklığından gözümüzü açamadığımız bir yerde biraz eğlendik.Hem Bozdağ tarafını hem de Bozdağ'dan sonra Ege'nin en yüksek tepelerinden Dededağ tarafını görebileceğimiz sırta doğru hafifçe yön değiştirerek vadiye paralel bir patikadan yürüdük.Kar,ağaç,manzara ve güneşin içiçe olduğu yerde çok keyifli bir mola verdik.
Güzel bir ateş ,sucuklar için dallardan şiş yapma ritüeli,Zeynel Hoca'nın "Aleve tutma sucuğu!","Yakma sucuğu!", "Küle düşürme sucuğu!"nidaları arasında her zamanki gibi keyifli bir yemek molası oldu.. Sohbetler, paylaşımlar, tanışmalar hep bu sırada oluyor işte.Düşünsenize dağın başında yiyeceğinizi,çayınızı paylaşırken aslında içinizdeki iyilikleri döküveriyorsunuz ortalığa...
İyice dinlenmeye fırsat kalmadan toparlanmaya başladık.Dönüş vakti gelmişti.Şimdi inişe geçme zamanıydı. Yürüyüşlerde inişin çok önemli olduğunu hiç aklımdan çıkarmıyordum.Molada biraz dinlenip gevşersiniz.Karnınız da doymuştur.Dönüş kavramı,etkinliğin bitmek üzere olduğu hissiyle dikkati dağıtır.Eve dönüş saati yaklaştıkça telefon trafiği olabilir.Az fotoğraf çektiyseniz ,biraz daha çekmek istersiniz.Ama bunların hepsi birer kaza nedeni olabilir.Hareketli,bozuk ya da kaygan bir zeminde sağlam basmanızı engelleyecek kadar konsantrasyonu bozan durumlardır bunlar.Yaralanırsanız,eve dönüş bir ızdıraptır.Eve döndükten sonra da sizin için bu yürüyüşün bir kabus olamasını istemiyorsanız yapılacak en önemli şey ;İniş faaliyetini önemsemektir.Kaza ve yaralanmaların çoğunlukla iniş sırasında olduğunu hep aklımda tutmuşumdur.Yolumuz uzundu.Bir aksaklık olmadan ve tempolu bir şekilde inmemiz gerekiyordu.Hızla yönümüzü güneşin batış yönüne doğru çevirip inmeye başladık.Zaman zaman dağ yolu ile devam etsek de gün ışığı izin verdiği ölçüde dikey inişler de yapıp ,patikaları da aşıp Sinancılar Köyü'ne ulaştık.Köye yaklaşırken çok keyifli bir çam ormanı içinde yürüyorduk ama havanın kararması nedeniyle bunun tadına varamadık doğrusu..
Geleneksel olarak köy kahvesinde soluklanma ,sıcak çaylarımızı içme ,yorgun ama mutlu bedenler...Gün boyu kar özlemimizi giderirken alışık olduğumuz güneş bizi hiç yalnız bırakmamıştı.Neşeli ve enerjik bir grubun yeni bir rotası daha olmuştu işte.Akşam olduğunda yaklaşık 18 km yürümüş olmanın verdiği hazzın, yorgunluğu alıp götürdüğünü düşünüyorum...Doğa ile kucaklaşmış olmak da en güzel bakiye bana göre..
Ve aklımda kalanlar;
-"Çaylar benden "diyerek güne başlayan ve ardında da öyle devam eden Zeynel Hoca..:)
-Sabah sabah arabanın içini kaplayan sıcak ekmek kokusu...:)
-İki kangal sucuk ...Ve de şişe geçiriliş biçimi:)
-Ayva'yı yiyenler...yemeyenler...yiyemeyenler....:)
-İniş sırasında Atakan'ın genellikle koşuyor olması :)
-İniş sırasında Mehmet'in genellikle tırmanıyor olması:)
-Köye girerken öncü Atakan'ın ,dizinde sıkıntısı olan arkadaşımıza yardım ederek en arkadan gelen Ersin ağabeye telsizden "Seni sevmeyen ölsün!" mesajını göndermesi...:))
Her pazar ,yeni bir doğa tecrübesi için buluşmak dileğiyle...
Hülya ŞENOĞLU