-
Dağların Türküsü
Anadolu Halk Edebiyatı içinde ne çok türkü vardır dağların üzerine yakılmış, söylenen; dağların türküsünü en iyi o dağlara gidenler söyler
- Patikatrek
- Yol Hikayeleri
- Dağların Türküsü
Dağların Türküsü
“Dağlar, dağladı beni… ” diye başlayan ezgilerle, binlerce yıldır Anadolu insanı hasretini, kederini aşkını sevgisini dağlara yazmış ve ezgilerle motif motif işlemişler yürektekini, hatta ölümlerde bile dağlara ağıtlar yakılmış ve dağlar dert ortağı olmuş insanımıza. Ama binlerce yıllık kültürün verdiği dağ özlemi insanın dağlarla dert ortaklığı bir yana Aydın Paşa Yaylasında geçirdiğimiz her an her dakika sevincimizle, paylaşımlarımızdaki güzelliklerle; en azından benim için yeni bir boyut kazandı diyebilirim. Bu öylesine bir paylaşım ve güzellik ki insanın insanla ve kendi parçası olan doğayla koptuğu, kentleşmiş sokaklardan, insanın doğayla barışı ve barışla anlam kazanan bir güzellikti.
İnsanın parçası olduğu doğadan kopmakla; betonlaşmış binalara, asfalt yollara, taşıtlara, egzoz dumanlarına, duvarlarla ve demir korunaklı yeşilimsi alanlara, bahçelere, ağaçlara, kafesteki kuşlara değin yalnızlaşmışlığın ve buna bir tavrın tırmanışıydı benim için bu yayla ziyareti. Bu şehre her gelişimde beni en çok korkutan şeydi, yeşilden, ağaçtan doğadan kopmak. Yıllar sonra da olsa bu özlemimi giderebildim ama Zeynel Hoca’nında dediği gibi anlatmakla, dinlemekle değil de, yaşamak ve duyumsamak gerekiyor sanırım. Ama duyumsayamadığım ve çocukluğumdan beri, bu şehre gelmeden önceki şehrimde bıraktığım ve her baktığımda gözlerimde asılı kalan, zirvesini düşlediğim dağın özlemine de bir solukluk serinlik verdi bu yayladaki kamp.
Dağların türkülerle yol buluşunu, ordaki 5 saatlik bağlama ve türkü tadındaki paylaşımı ve o bir solukluk serinliği ne kadar anlatmak mümkün bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki yaşamak ve duyumsamak o türküleri birlikte söylemek ve yol arkadaşlığı yapmaktan öte, yani yaşanmadıkça anlaşılmayacak bir şey olduğudur.
Gecenin karanlığında; şehir ışıklarına tutsak olduğumuz kent hayatından sonra bir iki günlük kısa olsa da bir insanın hayatına katacağı yaşanmışlığı düşünürken ve aynı zamanda bir dağ başındayken, hala özlemlerimde bir dağın kaldığını da gördüm. Gecenin karanlığında yıldızlar dolunay ve orda karşıda karanlıklar içinden büyük bir heybetle ve çekicilikle duran dağın, gecede bende bıraktığı etkisi hayatımda unutamayacağım bir an’dır, ve kardeşim Duran gibi “duran‘”an’lardan; durmuş bir “an” olarak kalacak bir beraberlik, kardeşlik ve sevgidir diyorum…
“nasip olsa,
yine gitsem yaylaya;
doya doya baksam suna boyluya,
senin için yalvarayım Mevla’ya
belki,
seni bana yazar Yaradan!
seni gördüğümde,
evvel bahar yaz iken,
o güzellik sende bir bal naz iken,
güller taze iken, teller saz iken
belki,
seni bana yazar Yaradan.”
…
Dağların türküsünü birlikte söylemek üzere...
Murat ATAK