-
Bozdağ Kampı güncesi
Her Yıl Sonbaharda kestane zamanında gerçekleşen Bozdağ kamplarımızın tadına doyum olmaz ve unutulmaz anılarla döneriz şehre
- Patikatrek
- Yol Hikayeleri
- Bozdağ Kampı güncesi
Bozdağ Kampı güncesi
İnanılmaz derecede muhteşem geçen bir BOZDAĞ kampı ve aklımda kalan güzel anlardan “bahsetmemek olur mu ?” diyerek söze girip, sizlerle paylaşmaya da başlayayım… Bu kampın hikâyesini heyecanla bekleyenlerin olduğundan eminim.Bizi, Ege’nin ALPLERİ olarak bilinen BOZDAĞ’A taşıyacak servis aracımıza yerleştiğimizde, kampta yaşanacak muhteşem zamanları paylaşmak ayrıcalığı ve şansını yakalamış 28 güzel insanın yüzlerinde aynı heyecanı görmek,ayrı bir keyifti.Yolumuz, alışılmış doğa yürüyüşlerinden farklı olarak bayağı uzundu ve çay molasını şehirler arası seyahat benzeri, bir köyde vermek durumunda kaldık.
SART harabelerinin kıyısında KARUN’un memleketinde, sabah güneşinin içimizi ısıttığı bir köy kahvesinde verdiğimiz moladan, aklımda kalan iki güzel anlık vardı, biri çay bardaklarından süzülerek yükselen buhar, bir de Hale'den gelen müthiş börekler ve keklerdi…
Kısa süren sabah keyfi sonrasında minibüse bindiğimizde, Hale’nin müthiş bir performansla sergilediği göbek dans Show ile kampa katılacakları coşturması, daha o anda eğlencenin başladığının da göstergesiydi. “Allahdiyen” okuşundan “Allah” diye, diye tırmanan araçta kopan eğlence görülmeye değerdi…
Minibüsümüzün Bozdağ kasabasına ulaşması ile pansiyonda kalanlar ve çadır kampı kuracak olan arkadaşların yerleşmesinden sonra Zeynel ağabeyin “Gezelim Görelim ve Bozdağ'ı tanıyalım' programıyla kasaba içinde minik bir gezinti yaptık. Gezinti esnasında gördüğümüz muhteşem doğa manzarası karşısında dilim tutuldu… Halen daha tutuk olduğu için de size manzara kısmını detaylı anlatamayacağı… Bizzat gidip görmeniz gerekli, anlatmakla olmaz… Hangi birini anlatayım ki, yalçın kayalıklı bir dağı mı, yoksa o dağın gölgesinde sade bir yaşam süren küçük bir kasabanın gündelik yaşamını mı, ? Ya da sararmış yaprakların süslediği bir zemin dokusunda yürümenin keyfini, orman ve bitki örtüsünü mü?
Bu faaliyetimizde, fotoğraf grubundan arkadaşlarımızın da olmasından dolayı, çevremize daha farklı bir gözle bakmak daha çok şeyin farkındalığını yaşamak şansımız da oldu… Biz daha çok doğada yürümeyi bildiğimiz için yürürken de neleri kaçırdığımızı fotoğrafçı arkadaşları izlerken öğrendik… Hele ki, Emre arkadaşımızın bir fotoğraf makinesi ve fotoğraf malzemesi vardı ki, akıllara zarar… Biz de üç haftadan beri Sadık'ın yeni aldığı Dijital fotoğraf makinesiyle övünüp duruyorduk… İkisini kıyaslamaya başladık ve müthiş insan Mehtap abladan ' Sadık seninki küçük' sesi duyuldu. Kahkahalar arasında anladık ki gerçekten de çok küçüktü ve yanında bir hiç gibi duruyordu. Ama Sadık o makine ne kareler yakalamıştı bunu da hatırlatmakta fayda görüyorum.
Minik gezimiz esnasında herkes gönlünce, insan, manzara ve doğadan değişik enstantaneleri doyasıya resmettiler… Doğa ve temiz havanın etkisinden olacak erken acıkan midelerimizin feryadını bastırmak için küçük kaçamaklar da yaptık… Akşam yemeğine kadar köyün kahvesinde, tüm kampçıların katılımıyla süper iddialı okey partisi düzenledik. Bizim masanın iddiası bir kavanoz bal idi ve masada bir o kadar ballı biri de yer alıyordu. Kendisi Zeynel ağa olarak tanınıyor ve ballı olmak konusunda kimse eline su dökemez.Diğer elemanlar ise ben,Eren ağabey ve Hale… Tabi piyango yine Hale'ye çıktı… Bu arada pansiyoncu grubun kampta çadırda kalacak arkadaşları ziyaretimiz esnasında, bana ilk uyku tulumu kullanma deneyimimi yaşatan Serhat ağabey ve Tülay abla ikilisine teşekkürlerimi gönderiyorum. Bu müthiş ikil bana kamp yaşamı hakkında unutulmaz bir bilgi aktardılar…Tabi kamp yaşamında ekip olmanın önemi ve güzelliğini paylaşmanın tadını anlattılar..Ama Güneş battıktan sonra kasabanın üzerine yalçın kayalı Bozdağın gölgesi düştüğünde hava sıcaklığı da hızla düşmeye başladı.Zaman ilerleyip de yatma vakti geldiğinde, maalesef Tülay abla Serhat abiyi satarak,çadırdan kaçan ilk kişi olarak kampımızın akılda kalanlar bölümüne kayıt oldu…
Akşam yemeğiyle başlayan gece hayal edilenin de ötesinde güzel başladı. İlk olarak, Sadık’ınkinden büyük olan fotoğraf makinesiyle müthiş kareleri resmetmiş, fotoğraf dostu arkadaşımız Emre’nin, müthiş fotoğraflardan oluşan sunumu eşliğinde yemeklerimizi yedik… Daha sonra Grubumuzun faaliyet görüntülerinin olduğu Aladağlar ve Kaçkar sunumunu izledik…
Ve nihayet beklenen an… Grubumuzun sanat ekibinin oluşturduğu koro ve assolist Ali ağabey ve büyük saz üstadı Birol ağabeyin yer aldığı saz ekibi sahne aldığında çıkan alkış sesleri sanırım sakin yaşama alışmış Bozdağı da ayaklandırdı. Süper bir eğlence başladı ama, hiç kimse söylenen şarkı ve türkülerin sözlerini tam olarak bilmiyordu. Her halde bu, ekibin bu kadar favori olmasının sebebi de bu olsa gerekti… Lütfen bu ayrıcalığı küçümsemeyin. Çünkü gruba katılabilmenin baş şartı olarak, hiçbir şarkı, ya da türküyü tam olarak yorumlayamama koşulu getirdik… Bu koşulumuza uymayan bir tek Hale vardı. “Daha dün annemizin kollarında ' parçasını tam olarak ve müthiş performansla yorumlamasından dolayı koro grubuna dahil edilmemişti.
Neyse, herkes yarım, yarım söylenen muhteşem türküler eşliğinde kendinden geçerken, bizi izleyerek gizli, gizli bir köşede eğlenen bir de konuğumuzun olduğunu fark ettik… Gerçi bu konuk sayısı gecenin ilerleyen saatlerinde artmıştı ama ilk konuğumuzun ayrıcalığı vardı ve bizimle gece boyunca eğlendi… Kampa giden arkadaşların söylediğine göre bu arkadaşımız evine giderken caddenin kıyısında uykuya dalmış ve son anda balkı de donmaktan kurtuldu... Bu operasyon da doğa grubumuzun ılk kurtarma operasyonu olarak kayıt altına alındı… Bu ilgin konuk kim miydi? Köy meydanındaki tezgâhında her şeyi 3 YTL ye satan köyün sevimli Ali dedesiydi… Ali dede, Sadık ile birlikte bir köşede koyu bir sohbete daldılar… Sohbetlerinin konusunu pek anlamasam da hallerinden memnun görünüyorlardı. Gecenin ilerleyen zamanlarında herkes bu ikilinin müthiş görüntülerini fotoğraflamaya çalışıyordu. Sanırım bu hafta siteye düşecek olan Portre fotoğraflarında bu ikiliden başka konu olmayacak… Bizim Sadık, Ali dedenin sarhoş zihninde öyle bir iz bırakmış olmalı ki, kendisinden her beş dakikada bir, “ben, bu delikanlı çocuk Sadık'ı çok sevdim” haykırışını duyuyorduk.
Herkes kurtlarını bir,bir döküp,unutulmaz keyif anları yaşarken, müthiş bir gerdan KIVIRTMA' yeteneği sergileyen Sadık gecenin dansözü ödülüne layık bulundu.Her şeyin sonun olduğu gibi, eğlencemizin sonunu da Zeynel ağanın, “yarın saat 8 de yola çıkacağız ona göre” haykırışı belirledi…
Bu andan itibaren, benim ve çadırda kalanların dahil olduğu iki farklı ızdırap olayı yaşandı.Çadırda kalanlar eksi 12 derecelerdeki insanı dondurtan hava sıcaklığında uyumaya çalışırken, bense artı 40 derecedeki oda sıcaklığından muzdarip uyumaya gayret ediyordum. Her iki grup için de sıkıntılı geçen gecenin sabahında açık büfe hazırlanmış yöresel kahvaltı her derde deva olarak kabul gördü ve not edildi…
Saat 9 gibi, günün ilk ışıkları Bozdağ kasabasına düşerken başladığımız zirve tırmanışı bu kadar yüksek bir zirve ile ilk kez tanışan bizler için akıldan çıkarılmaması gereken dersler ile doluydu.. Sekiz kişilik ekibimiz yola çıktığında, kahvaltı masasından bir türlü ayrılamadıkları için, ikinci bir ekip de farklı bir rotadan zirve denemesi yapmaya kalkınca ilk dersi de almış olduk… Harika manzaralar eşliğinde bilinçli bir tarzda ve kontrollü olarak devam eden zirve tırmanışımızda daha neler, neler yaşandı bir bilseniz, inanın “biz niye katılmadık” diye pişmanlığınızı dile getirir, imrenirdiniz… Öncelikle şunu belirtmeliyim ki,bu tırmanış bizler için her açıdan bir ders gibiydi.Tırmanış esnasında zorlanan Hale'nin zirvenin elli metre altında sorun yaşaması ve Zeynel hocanın” tamam “kararıyla onu zirve zevkinden mahrum bıraktı.. Üzüntüsünü çok iyi anlıyorduk ama yapacak fazla bir şey de yoktu… Bozdağ asırlardır hep aynı yerde Hale… Ve seni hep bekliyor olacak, bu kez olmadıysa eğer, başka sefer olur üzülme, yine gideriz…
Karşılaştığımız bu küçük deneyim, böyle bir durum karşısında “neler yapılabilir” diye hepimizi düşünmeye zorladı. Tabii bunun yanında müthiş eğlenceli anlarda yaşadık. Burada size, altını çizerek söyleyeceğim en önemli olay, muhteşem bir performans gösteren Sevda’nın, 2100 m ile Ege bölgesinin en yüksek yerlerinden biri olan Bozdağ'ın zirvesine ulaşan 6 kişilik ekibimiz içindeki tek bayan olmasıdır. Herkesin yanına az miktarda su alması ve alına suların erken bitmesi sebebiyle müthiş bir su sıkıntısının baş gösterdiği bir anda bunu başarmış olması, Sevda’nın ne kadar büyük bir iş çıkardığının da bir kanıtıdır. Zirveye ulaşan, benim dışımdaki 5 kişi de benim için çok özeldi ve isimlerini tek, tek söylemekte bir o kadar önemli. Bu kişiler, SADIK, EREN Ağabey, SERHAT Ağabey, TALİP Ağabey ve SEVDA.
Hale’nin, yaşadığı sorunlardan dolayı onu yalnız bırakmadığı için bizimle birlikte zirveye gelemeyen Zeynel Abiye ve “inşallah, daha büyük bir zirve heyecanını birlikte yaşama” umudumu asla yitirmediğim Hale'ye de çok teşekkür ederim.
Evet gelelim eğlenceli dakikalara...Dedim ya,herkesin su sorunu yaşamasından dolayı zirveye vardığımızda artık kimsede su kalmamıştı ve su için mataralarımızdaki son damlaları bile arar olduk.İniş esnasında Zeynel ağabeyin bir kestane ağacının altında sihirli bir dokunuşla,nerdeyse damla,damla akan bir su kaynağını ortaya çıkarması 2050 li yıllarda çıkması muhtemel “Su savaşları”nın erken çıkmasına sebep olabilirdi… Gerisini gayrı siz düşünün. Eren ağabeyin suyu erken yudumlama uğruna verdiği mücadele ve bunun sonunda dağdan,her şeyi feda edercesine yuvarlanarak gelip ilk sırayı kapması bizlere resmen “pes” dedirtti..Dünyanın en iyi 3'lü falso yuvarlanma düşüş lisansını kesinlikle hak ediyor.Bu yuvarlanmalı düşüşleri beni,neredeyse gülmekten öldürecekti.Tabii bir de,inişin son anlarında muhteşem adaleli yapısıyla,düşmesiyle kalkması saliseler alan Sadık'ın da düşme ekibine katılması beni gülme krizine soktu diyebilirim. Allahtan ki düştükleri yerler kayalık yamaçlar değil, yumuşak topraklı azıcık çamurlu kestane dipleriydi…
Evet arkadaşlar, bu eğlenceli kamp ve tırmanış faaliyetimiz de,anlatabildiklerimden çok daha fazlasıyla geride bıraktıklarımız arasında yerini aldı…Bu kamp süresince, tüm güzellikleri paylaştığımız arkadaşlara teşekkür eder,Patikatrek'in bir sonraki kamp organizasyonlarını sabırla beklediğimi belirterek sözlerimi noktalıyorum.Tekrar buluşmak üzere…
Hoşça kalın…OĞUZ