-
Bozdağ Fotoğraf Yürüyüşü
Bozdağ Fotoğraf yürüyüşünü fotoğrafçı arkadaşımız sevgili Işık Tansal yazdı
- Patikatrek
- Yol Hikayeleri
- Bozdağ Fotoğraf Yürüyüşü
Bozdağ Fotoğraf Yürüyüşü
Uzun zamandan beri aralarında bulunduğum Patikatrek Doğa Sporları Eğitim Merkezinin İzmir Bozdağ kasabasında Kış fotoğrafçılık uygulaması ve fotoğraf gezisi yapacağını öğrendiğimde çabucak karar verdim katılmaya. Zira grubun geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirdiği bir doğa yürüyüşü esnasında karşılaştığı karlı ortam ve muhteşem kar fotoğrafları içimde benzer fotoğraflara ulaşma isteği uyandırmaya yetmişti. Çünkü İzmir ve yöresinde karlı bir ortam bulmak her zaman mümkün olmuyor, olsa da uygun bir ekip içinde yer alarak arzulanan ortamı yaşamak mümkün olmuyor. Patikatrek’in bu alandaki uzmanlığını daha önce, benzer etkinliklerinde yer alarak test etmiş birisi olarak karar vermem hiç zor olmadı.Bir haftadan beri İzmir ve etrafına yağan yağmurun çekim alanımız olan Bozdağ’a kar olarak düşme ihtimalinin yüksek oluşu tam aradığım ve beklediğim andı. Bozdağ doğa yürüyüşü ve fotoğraf gezisinde yer almak isteğimin diğer bir nedeni de bu seferki yürüyüşe eşim, baldızım ve bacanağımın da geliyorlar olmasıydı; aile boyu bir Pazar yaşamanın keyfi de vardı yani…
Heyecanlı bekleyişim Pazar sabahı servis aracına bindiğimde son noktaya ulaştı, İzmir yağmurlu bir havaya uyanmış gökyüzüne kara bulutlar hakimdi ki; Bozdağ’da lapa, lapa kar yağışı bizi bekliyor diye düşünmekten kendimi alamadım. Sabah kahvaltısını nasıl yaptığımı servis aracına ulaşıncaya kadar geçen zamanı hiç hatırlamıyorum. Yol boyunca Patikatrek sporcu ve diğer üyelerinin sıcak, konuşkan yaklaşımları sayesinde beraberimdeki yakınlarım da ortama hemen uyum sağladılar ve endişelerim biraz dağıldı, çünkü bir yandan güzel bir kış ortamı hayali kurarken diğer taraftan misafirlerimin gün’den keyif alamama ihtimali canımı sıkıyor ve tedirgin oluyordum ama yanılmışım… Hatta Bozdağ’a geldiğimizde eşimin de yürüyüşe katılma kararı karşısında şaşırdım bile.
Bozdağ kasabası Aydın dağlarının 2.156 m lik Bozdağ adlı zirvesinin 1.200 m yüksekliğinde yer alıyor, adı da bu dağdan geliyor… 1900’ lü yılların başında Ege bölgesinin o meşhur efeleri ve kızanlarına mesken olmuş Bozdağ kasabası, çam ve kestane ormanları arasında küçük, şirin bir belde. Eski zamanlardan günümüze kadar Anadolu’ya has geleneksel özelliklerini korumayı bilmiş gidilesi bir yer; zaten Pazar günleri kasabanın tek caddelik meydanı İzmir ve yöreden gelen gidenlerle birlikte ana baba günü… Kiremit çatılı eski Bozdağ evleri artık günümüzün modern dağ evi stillerine dönüşmüş olsa da Ana Cadde üzerine kurulan ve yöresel özelliklerin izlerini taşıyan kestaneden helvaya, keçi peynirinden kekik suyuna, yörede yetişen elmadan patatese kadar dizi, dizi ürünlerin süslediği satış tezgâhlarının etrafı oldukça canlı.
Sabah çaylarımızı gürül, gürül yanan odun sobasının etrafına serpiştirilmiş dört tahta masalı, küçük ve sıcacık bir kahvehanede içtik. Dağ tırmanışı yapacak ekibin zamanı kısıtlı çünkü yolları uzak; gün kısa… Biz daha çaylarımızı içmeden onlar son hazırlıklarını yapıp yürüyüş düzenine geçiverdiler çabucak… Onların hedefi, yoğun karlı bölgeye kadar tırmanmak; ekibin kar tırmanış becerisi edinmesi ve teknik detaylarını öğrenmesi esas amaç; bizim küçük grup ise gidebildiği yere kadar gidip, biraz da kış fotoğrafı çalışacak…Yani ağırlıklı fotoğrafçılardan oluşan ve daha hafif bir rotada yol alacak olan bizim ekip…
Hava sıcaklığının nerdeyse sıfır derecelerde olduğu Bozdağ’ın o güzel Pazar sabahında kestane yapraklarının sarıya boyadığı bir zemin üstünde, çam kokulu ormanda yol almanın keyfi başkaydı, ancak bu keyif kısa sürdü. Önce bayanlar koptu bizim gruptan ve ilk bir kilometrede “bize yeter bu kadar“ diyerek kasabaya geri döndüler. Daha sonra bu dönüşün gerçek sebebini anladık tabi, meğer kestane toplamayı tercih etmişler… Bizler ise bir müddet daha yürüdük. Ben sırt çantama çok fazla malzeme almam ve uzun zamandan beri yürüyüşlerde de yer alamamam, üstelik yok denecek kadar az olan kondisyonum sebebiyle bir müddet sonra kesildim ve ben de dönme kararı aldım. Metin Ağabey ve Süha da bana eşlik etme kararı alınca ikinci kopmada gerçekleşmiş oldu.
Dönüş yolumuz üzerinde karşılaştığımız fotoğrafik objeleri kareleyerek kasabaya kadar gezinti yapar gibi döndük. Kahveye bir girdik ki ne görelim bizim hanımların keyfi yerinde, sobanın üzerinde kestane pişirmekten tutunda evden gelen pasta börekler eşliğinde kahve ve çay ziyafeti kırla gidiyor… Oturuverdik hazır masalara… Dağ havasından mıdır ne kısa bir süre sonra tekrar acıktık ve bu kez de kasabanın tek gözlemecisinin başına üşüştük. Fakat ben sabah giderken gördüğüm sucuk mangal tezgâhına yanaşmayı tercih ettim… Karnımızı doyurduktan sonra biraz daha kasaba içinde dolaşıp fotoğraf çektim, dar sokaklı mahalle aralarına girerek fotoğraf aramayı sürdürdüm. Saat 16 30 civarında dağa giden diğer grubun da gelmesiyle güzel bir günün daha sonuna geldik… Toplu alışverişlerin ana ürünü kestane olmakla beraber, Bozdağ’ın köpük helvası, keçi peyniri, Ceviz ve Elmaya kadar farklı türlerle servis aracımızın bagajları doluverdi.
Akşamın kararma saatlerinde yolun buzlanma ihtimalini de hesap ederek keyifli saatleri noktalama kararı aldık ve dağdan inen grubun çaylarını içmesiyle birlikte kente dönüş için yola düştük… Bizim kasabadan ayrıldığımız saatlerde ince, ince yağmaya başlayan kar sanki güle, güle der gibiydi…