-
Bir Doğa Yürüyüşü Hikayesi
Doğa Yürüyüşlerimiz hakkında günce notları tutmayı her seferinde farklı bir arkadaşımıza vererek onların yaşadıklarını paylaşıyoruz
- Patikatrek
- Yol Hikayeleri
- Bir Doğa Yürüyüşü Hikayesi
Bir Doğa Yürüyüşü Hikayesi
Her lafımızın basında deriz ya... bizim işimiz sadece dağlarda bayırlarda yürümek değildir.Az bilinen yörelerimize gittiğimizde dağarcığımıza da bir şeyleri doldurmak gerek... Kalabalık şehirlerin daracık sokaklarına sıkışmış yaşama derdinde olan kentli insanlarımız icin, bu yörelerimizin doğal güzelliklerini ve kültürel özelliklerini taşımak gerek... Bu hafta bu görevi sevgili TUNAY dostumuz ustlendi...
Siz bakmayın onun" uzun zamandan beri yürümediğim icin kondisyonum iyi değildi...bu yüzden köye geri döndüm" diye başlayan söylemine... Sabah çaylarını yudumladıgımız anda Hamzababa köyünün aş evinde kaynamaya baslayan bakır keşkek kazanlarını ve içerideki hummalı çalışmayı gördü...Geri dönüşü ondandır...
Aşağıda okuyacağınız satırlar Tunay dostun kaleminden. Noktasına virgülüne dokunmadan... HAMZABABA köyünde yaşanan Muharrem ayı Aşure günü faaliyetlerinden kesitleri aktarıyor bizlere... Yazının sonundaki söyleme katılmamak elde değil... Bizimle birlikte olanların alışık olmadığı günleri yaşamaya alışmaları gerekiyor...
Sözümüz var her gittiğimiz yerden size bir şeyler getirmeye...
-----------------------------------------
Yoğun bir hafta olması nedeni ile bu yazı bu gün bu saate kaldı. Geçen pazar günü Hamzababa köyü Kardelen yaylası doğa yürüşüne katıldım uzun bir aradan sonra. Ara vermiş olmanında etkisiyle zaten çok iyi olmayan kondisyonumun beni yarı yolda bırakmasından dolayıda daha yürüyüşün başında pes ederek köye geri dödüm. Bu kararımdan dolayı kendime çok kızmış olsamda sonrasında yaşayabildiklerimden dolayı mutlu oldum.
Bütün gün boyunca köyü bir aşağı bir yukarı dolaştım durdum.O günün özelliği olarak köylüler kendi imkanları ile yöresel yemekleri olan Keşkek ve Aşure kaynatıp hep beraber yiyorlarmış. Bir gün önceden başlayan hazırlıklar bütün gece boyuncada devam etmiş ve o gün öğlen dağıtım başladı. Tarihi ve kocaman kazanlarda pişen aşure ve keşkek bir saat gibi kısa bir zaman dilimi içinde tükendi gitti. O kadar çok insan vardıki hayret etmiştim nere oturuyorlar nerede yaşıyorlar diye. Sonradan anladımki çoğu çevre il ve ilçelerde yaşayan köylülermiş. Sırf bu günü yaşamak için köylerine gelmişler.
Önce biraz çekindim. Özel günlerinde elimde makina çekmelimiyim diye. Sonra bir cesaret bir kaç kare çektim. Baktım insanlar tepki vermek yerine sımsıcak gülümsüyorlar objektife. Sonra durmadım artık. Tüm çektikleri mi değilse de bir kısmını siteye koydum merak edersiniz diye. Ama ismini yad etmeden geçemeyeceğim 3-5 kişiden bahsetmek isterim sizlere ...
Geri dönerken Şükrü abi ile karşılaştım. Izmir de yaşar ama hafta sonları gelirmiş köye. Gönlü elvermemiş olsa gerek ki günlük turunu tamamlamadan eşlik etti dönüş yolunda bana. Kahvede de bir çay ikram ettikten sonra yine koyuldu yoluna kaldığı yerden devam etmek için. Çok severmiş dağlarda dolaşmayı. Tüfeğe aldanmayın. Avlanmak değil niyeti tedbir amaçlı. Teşekkürler şükrü abi. Mukayet ol dağlarımıza yaylalarımıza yine geleceğiz.
Sonra bir ihtiyar gördüm kıyıda tek başına karnını doyurmaya çalışırken. Kimsesiz, yoksul ama bilge. Herkesin hürmet edip selam verdiği bir insanmış. Ben yalnız kalmasın diye biraz yanında durayım dediğim de anladım bunu. Çünkü her gelen halini hatırını sormakla kalmayıp isteği arzusu var mı diye de soruyordu. Öyle çok anlattı ki o kısa zaman diliminde yaşadım o köyü ve tarihini. Teşekkürler Cemal DIŞBUDAK. Bilgin ışık olsun genç kuşaklara ...
Sonra birisi geldi yanıma gülen yüzüyle. Benim dağıtılanlardan yiyip yemediğimi sordu. Yemedim diyince de olur mu yememek diyip koştu gitti dağıtım noktasına ve iki eli dolu geri geldi. Oturup hep beraber afiyetle yedik. Sonrasında da gün boyu hep yakınımda oldu. Ben sordum o anlattı. Eniştesi olurmuş köyün. Yıllarca bir sürü ülkede çalıştıktan sonra yorulup dönmüş köyüne. Modern düşünce yapısına ve kültürüne hayran kaldım. Çalışmakla kalmamış gittiği yerlerde çünkü. .. Teşekkürler Izmirli Ali abi. Soğuğu ve yalnızlığı paylaştığın için.
Ercan ÖZEL. Bütün gece keşkek ve aşure kazanlarının yanında çalışmış durmuş. Ama yüzünde ne yorgunluk ne sıkıntı yok. Yüzünde mutluluk var, sevecenlik var. Bütün o yorgunluğa rağmen dağıtım bitene kadar işi bırakmadı. Bir ara yanına gidip abi yukarda arkadaşlar var tadımlık bişeyler ayarlarmısın diye sorduğumda ise şok oldum. "Koçum onlarınki ilk önce ayrıldı zaten" dedi. Insan olmak insanı sevmek böyle birşey olsa gerek. Teşekkürler Ercan abi. Ocağında dumanın Kazanında aşın hiç eksik olmasın.
Sonra köyün afacanlarını gördüm. Filimlerde olduğuna inandığım sahne gerçekleşti ve çocuklar "abi bizi de çeksene" dediler. Afacan oldukları o kadar belliki tamam dedim. hemen sıralandılar. Gerçi poz verme konusunda biraz zorlandılar kararsız kaldılar ama sonunda uslu görünebilecekleri bir kare yakaladım gibi.
Ve son olarak gelen giden kahvecisi Abdullah abi. Adını vermedi. gelen giden dersin olur dedi ama öğrendim sonradan. Torunları geldiği için çok mutlu ve biran önce evine gitmek istiyor ama olmaz ki. akşama bize çay lazım sıcak sıcak. Anlattık meramımızı iyi madem dedi. Kapattı kahveyi aldı torunlarını çocuklarını kahveye orada oturdu hasret giderdi 1-2 saat. Sonra kahve yeniden açıldı. Adam asabi. her gelenle atışır. her atışmadan sonrada gitmeye kalkar ama yüreği elvermez. Zaten tek açık dükkan da onunki. Gelenlerin hepsi dönmüş koca meydanda kimse kalmamış. Teşekkürler abdullah abi bizi sıcak çayından mahrum etmediğin için.
Işte böyle arkadaşlar. Bu insanlarla tanışıp onları görünce içimde çok derinlerde kalan insanlık duygum yüzeye çıktı. Gülen yüzleri hep daim olsun.
Bunları yazdım bilmenizi istedim. Bilmenizi istedim ki PATİKATREK daha nice böyle güzelliklere götürecek sizi. Sahip olduklarımızın değerini bilelim ve sahip çıkalım.
Sağlıcakla kalınız.
Tunay AYBERKİN