-
Sıradışı bir Doğa yürüyüşü
- Patikatrek
- Haberler-Duyurular
- Sıradışı bir Doğa yürüyüşü
Sıradışı bir Doğa yürüyüşü
Geçtiğimiz hafta çok yoğun geçti…Özel işlerimiz ve dernekleşme çalışmalarımız dolayısıyla yoğun bir toplantı trafiği yaşadık…İste bu yüzden Pazar programını yazmaya dahi zaman bulamadık…Aslında yazabilirdik ama dedik ki “Bakalım kimler gelir,kimler arar, sorar bu hafta nereye yürüyoruz ?” diye… Yine de bir minibüsü doldurduk… İzmir’de bahar havaları başladı…Işık fotoğraf için en uygun döneme girdi.Toprak canlandı,Ege’de baharın müjdecisi Anemonlar boynu bükük,yeşil çayırlarda, çalılıklar içinde boy göstermeye başladılar. Her Pazar olduğu gibi kahvaltı soframızı bu Pazar da Gaziemir meydanındaki kahvelerin önüne kurduk…Ilık sabah güneşi altında keyifli bir kahvaltı sonrası yönümüzü Cihanbeğendi vadisine çevirdik…Çok değil bir hafta sonra bu rota üzerinde de papatyalar açmaya başlar.
Tatlı bir eğim ile çam ormanları içinden yükselerek Cihanbeğendi sırtına vardığımızda patika üzerinde günlük yürüyüşlerini yapan küçük gruplar geri dönüşe geçmişlerdi.Vadi içinde başka gruplardan tanıdık yüzlere de rastladık,selamlaştık,hasret giderdik…Yürüyüş başladığından beri arkamıza aldığımız rüzgar tepelerde şiddetli esse de, hava sıcaklığı nerdeyse 20 C ye yakın olduğundan üşütmüyordu.Ancak mola için düşündüğümüz Tırazlı sırtındaki cevizlerin altı rüzgara karşı olduğu için büyük molayı Tırazlı vadisinde çınar ağaçları ve zakkumlar ile çevrilmiş bir bahçenin kıyısında,ılık güneşin altında veriverdik. Terli bedenlerimiz hemencecik yaktığımız kamp ateşinin karşısında çabuk kurudu.Bizim grubun dillere destan sofrasında yine “yok” yoktu…
Ali ile Dilek’in Kısır tabağından mı,Serpil hanımların ailecek pişirdikleri ızgara sucuklardan mı,Arca ile Filiz’in yarışırcasına yaptıkları keklerden mi,Oğuz’un sevgili eşi Ayşegül’ün yapıp gönderdiği nefis böreklerden mi bahsetsem bilmiyorum...Bu arada Leo’nun üç haftadan beri çantasında taşıyıp bir türlü açmaya fırsat bulamadığı ton balık konservesi bu hafta da paketlenip çantaya konuyordu ki tam o esnada kampımızı ziyarete gelen 82’lik Çoban dede imdada yetişti…Leo’nun elinden kaptığımız konserveyi dedenin cebine indirdik…
Adını sormayı unuttuğumuz çoban dede ile uzunca süren muhabbetimiz ayrı bir anlatı konusu…Dede’nin kırlaşmış burma bıyıkları ve başındaki sarı poşili fotoğrafını sizlere vereceğimiz fotoğraf linkleri içinde görebilirsiniz…
“82 Yaşındayım” diye başladı söze…”Ömür bu dağlarda geçti evlat” dedi… Önünde 10 kadar keçisi ve akça pakça olduğundan olsa gerek, Pamuk diye çağırdığı yoldaşı, çoban köpeği de vardı yanında…Çoban dede kamp ateşinde pişen sucuklardan ve soframızda yer alan ne varsa hepsinden nasiplendi çekincesiz… O büyük bir iştahla sucuk ekmeklerini yerken ben de dalıp gittim…koskoca 82 yıl, dile kolay,nasıl geçer bu dağlarda…Topu, topu 7-8 Km2 lik bir alan içinde insan 82 yıl geçirmeye kalkarsa,her taşın altını her çalının dibini tanır olur…Her türlü böcek ile de tanış…Hele bir de kulakların duymuyorsa Çoban dede gibi,aman Allahım!...
Dağlarda gezmeyi iyi biliriz;saçlarını dağ rüzgarlarında savurup, yeşil çayırlarda sırt üstü uzanıp yatmayı da…Ama Bütün sıkıntılarını önüne koyuverip, salıverdiğin deli rüzgarların sesini duyamadıktan sonra çok şey yarım kalır işte… Torunlarını saydı çoban dede,bilmem kaç çocuğu olduğunu da…Ben o an fotoğrafını çekmekle meşgul olduğumdan sayısını hatırlamıyorum…Bildiğim ise, parmak ısırtacak kadar çok olduğu…insan başka ne iş yapar ki zaten ıssız gecelerde bir çoban kulübesi içinde…
Uzunca bir muhabbet sonrası yüzünde bir biri ardına patlayan fotoğraf makinesi flaşlarına aldırmadan poz da verdi bize…Sonra da keyifli bir sigara yaktı çatlamış elleri ile şaşkın bakışlarımız arasında… “ Hadin eyvallah “ deyip vedalaştı ve arkasına bile bakmadan kaybolup gitti patika içinde…
Doğa yürüyüşümüzün öğleden sonraki bölümü,molayı erken verdiğimizden dolayı biraz uzunca oldu.Ama fazla yorulmadan vadi içinden zaman,zaman dereleri geçip,Anemonlar ile süslenmiş patikalarda yürüyerek baraj vadisine indik.Dereler her ne kadar aksa da, baraj yatağındaki suyun bir hayli çekilmiş hali endişelerimizi artırdı…Lütfen suyumuzu dikkatli kullanmaya devam edelim…Kuraklık kapıda,pusuya yatmış bekliyor…
Günün son ışıklarını Körfez üzerinden uğurlarken şehre döndük…Haftaya Anemon tarlalarında doğa yürüyüşüne gidiyoruz…O muhteşem güzelliğe bir gün yetmez doyamayız dedik ve iki gün süresince yürümeye karar verdik…Gece anemon çiçekleri içinde konaklayarak yürüyecegiz...ne dersiniz ? Vakti olan gönül koymasın gelsin;bekleriz efendim…