-
Doğa yürüyüşü sadece yürümek midir ?
- Patikatrek
- Haberler-Duyurular
- Doğa yürüyüşü sadece yürümek midir ?
Doğa yürüyüşü sadece yürümek midir ?
Soğuk ama pırıl,pırıl bir Pazar’a uyandık…Bir gün öncesinde yağan yağmur,ağaçları,tozlu yolları,şehrin bütün dumanının toplandığı gökyüzünü adeta yıkamıştı…Masmavi bir gökyüzü karşıladı bizi yeni günde... Yaz mevsimini’in kavurucu sıcaklarından sebep, yok olma noktasına gelen yeşil çayırlar,yeniden yaşama tutunmanın sevinci içinde sabah güneşini bir başka yansıtıyordu yüzümüze… Sabuncu beli –Karagöl arasında, araçlardan iner inmez yüzümüze değen buz gibi soğuk hava, eldivensiz elleri ceplerle buluştursa da bir süre ısıtmadı…Grup üyelerimizin hemen hepsi yeni,bir çoğu da bizi web sayfamızdan izleyerek, bize güven duyup aramıza katılan arkadaşlarımız.Çoğu da Doğa yürüyüşlerine ilk kez katılıyor… Onları bilgilendirme iletişimini önce sayfamız aracılığı ile kuruyoruz.İlk karşılaşma anında birbirimizi dikkatli gözlerle süzsek de aslında soruların zihinlerde dolaşıp durduğunu çok iyi tahmin ediyoruz.Araç içinde giderken ve sabah çaylarının yudumlandığı an’larda endişelerin yavaş, yavaş da olsa dağıldığını gözlemlemek çok da zor olmuyor.Bu hafta sonu,Grubun bizim söylemlerimizi aslında çok iyi dinlediğini bir kez daha gördük,test ettik...Ne kadar çok kalın giysi ile gelmişti herkes…
Sabah güneşi altında, yeşil çimenler üzerinde yapılan ısınma hareketleri ile çalışmaya başlayan kaslarımız,nefis manzaralı ilk yokuşta iyice çalışmaya başladı.Öyle ki, ilk kez ben söylemeden herkes kalın giysilerini çıkartmış ve şimdi de taşıma telaşındaydılar.
Her Pazar doğa yürüyüşüne başlamadan önce ısınma hareketleri yaptırmaktan vaz geçemiyorum.Sabah güneşi altında yaptığımız kısa sabah sporu esnasında karşıma dizilen ekip arkadaşlarımın hangisinin ne durumda olduğunu gözlemleme ve fikir edinme şansım oluyor.Bu yüzden bu sabah da içim rahat… Çünkü bu sayede bir çoğunu tanıyorum artık… Kim yürümeye hevesli,kim kaytarıyor,kim iş olsun diye gelmiş veya sabah uykusundan zor vazgeçmiş karşımda dizili yüzlere sırayla baktıkça hepsinin iç dünyasını görebiliyorum…
Uzun bir üç hafta sonrasında doğa yürüyüş grubumuz ile tekrar bir araya gelmek,aynı temiz havayı solumak, aynı enerji ile günü paylaşmak bana da ayrı bir heyecan ve keyif veriyor… Bize güvenip de arkamızdan gelen, patikalara dizilen,insan sıcaklığı içinde gülerken karşısındakinin içini ısıtan,dost yüzlü onca pozitif insanın bir arada olduğunu görmek, insanım diyen kimi mutlu etmez ki ?...
Yamanlar dağına doğru tırmanırken, kaybolan patikaların nedenini bulmaya çalışıyor ve eskiden ahlat ağaçları ile bezeli olan,küçük çayırlıkların etrafının çalı yığınları ile yine eski usulde çitlerle çevrelenmesini düşünüyordum… Umarım modern tel örgüler ile çevrelendiğini görmeyiz… En son 10 yıl önce geçtiğim bu patikaların bozulma nedeni, sanırım, insanın daha sağlığında gözünü bürüyen toprak edinme hırsı olsa gerek. Yürüdüğümüz yerler,Orman arazisi dışında kalmış ve üzerlerinde onca aç gözün dolaştığı şu meşhur 2B konumundaki araziler…Yani bundan bir on sene sonra kim bilir hangi aç gözlü toprak düşkününe dağ evi veya çiftlik olmayı bekleyen sizin bizim arazilerimiz… Ormanlarına sahip çıkmayan bir orman idaresi teşkilatınız olursa, ya da ormanlarını koruma bilincinden uzak yağmacı bir zihniyet ile yetişmiş bir nesli ülke yönetmeye gönderirseniz, kutsal bildiğiniz topraklarınız da satılır,ormanlarınız da yakılır.O güzelim orman alanlarında, hayvanlarımızın özgürce dolaşıp otladığı çayırlıklarda yaban mantarları yerine mantar gibi kurulan dağ evleri,üretim dışı kullanılan güya çiftlik evleri,kibrit kutusu gibi sıralanmış hilkat garibesi, estetikten yoksun konutlar görmeniz de kaçınılmaz olur.
İzmir’in kavurucu sıcaklarından kurtulmak için başını sokacak bir gölge,nefes alacağı bir su kenarı bulmak için Temmuz sıcağında kenti terk edip bir serinlik peşine düşen yığınlar o eski tanıdık Karagöl’ü daha çok arar… Bir zamanlar MİLLİ PARK olan ama beceriksizlerin elinde kaldığı için bugün Milli’liğini kaybedip, gözlerinde dolar amblemleri dolaşan kişilerin eline düşen,eskiden mutlu aile fertleri ile dolup taşan, bugün ise şehirde yer bulamayan kaçamak düşkünlerinin sığınma yeri olma yolunda ilerleyen Karagöl, İzmir’in kuzeyinde Yamanlar dağının zirvesine yakın çam ve söğüt ağaçlarının gölgesinde bir doğa harikası(idi)…O doğa harikası yer ki, bugünlerde acınası bir durumda…
Bir kere göl suyu nerdeyse 4 m civarında azalmış… Çok değil daha geçen yıl,zümrüt yeşili sulara salınarak inen söğüt dalları ile göl arasında bir hayli mesafe kalmış. Yakında söğütler de kurursa şaşmamak gerek.Göl’ün müdavimleri haline gelen sevimli ördekler artık gölde değil yağmur sularının oluşturduğu küçük çamurlu su birikintilerinde yüzüyorlar…Sanırım o çamurlu birikintilerde daha çok beslenme imkanı bulduklarından olsa gerek,gagalarını çamura sokup çıkartıyorlar.Her zaman Göl suyunun durgun yüzeyinde atlayarak yüzdüklerini gördüğümüz o minik tür balıkların dansını, bu kez bütün gölün etrafını dolaştık ama maalesef göremedik.
İçimizi acıtan bu görüntülere bir de “Para,para…” diye haykırarak üzerimize gelen, alan görevlisinin çirkin yaklaşımı eklenince yemek molasını göl kıyısında vermekten vazgeçtik.Hatta bundan sonra KARAGÖL’e bir daha hiç uğramama kararı alarak,biraz yükseldik ve orman içinde güneşin yıkadığı her zamanki çayırlık alanda mola verdik…
Kamp ateşi başında yenen yemekler,kömür ateşinde kaynatıp demlik, demlik tükettiğimiz sıcak sular bile artık içimizi ısıtmamaya başladığı saatlerde mola yerimizden erken ayrılmak durumunda kaldık. Doğa Yürüyüşümüzün öğleden sonraki parkurunu zaman, zaman rotadan uzaklaşarak su kaynaklarının durumunu gözlemlemeye ayırdık… Karşılaştığımız Çeşmelerin aktığını görmek içimizi bir hayli rahatlattı…
Günün son ışıklarının körfez üzerinden süzülüp uzaklaştığı saatlerde,içinden yürüdüğümüz sarı ayva bahçelerinde çok farklı tatlar ile tanıştık…
Akşam karanlığının düştüğü saatlerde yürüyüşümüz sonlanırken hep sıcak bir köy kahvesinin ve odun sobası etrafında toplanıp kahvede içilen sıcak çayların hayalini kurarız… Belki de bütün parkurlarımız arasında “kahvesi olmayan” tek köy olma özelliği olan Çamiçi’nden bu zevkten mahrum kalarak ayrıldık….
Not : Yaz mevsimi süresince biriktirdiğimiz meyve çekirdeklerini bu hafta sonu ilk kez toprak ile buluşturmaya başladık…Bundan sonraki haftalarda devam edeceğiz.Doğa yürüyüşlerine gelirken çekirdeklerinizi yanınızda getirmeyi unutmayın…