-
Dağcının Dağ Aşkı
- Patikatrek
- Haberler-Duyurular
- Dağcının Dağ Aşkı
Dağcının Dağ Aşkı
Doruklarından karın hiç eksilmediği, eteklerini büyülü bulutların sarıp sarmaladığı,olur olmaz her yerinde deli rüzgarların şarkı söylediği yüce dağlar; O dağlar ki, asırlardır değişmez duruş biçimleri ile kalıcı dostlukların ve sağlam ilişkilerin sembolü olmuşlar. Siz bakmayın sevdalısına koşan divane aşıklara yol vermediklerine; Bakmayın onların dağlar hakkında söylediği olur olmaz sözlere. Dağların dostluğu hiçbir dostluğa benzemez.
Su candır,su yaşamdır derler; doğrudur… Ama sürekli değişkenliği ile su, aynı zamanda bilinmezliği de sembolize eder. Gördüğünüzü sandığınız su, hiçbir zaman aynı su değildir,bu nedenle güvenilmez tehlikeli ilişkilerin sembolüdür su…Irmağın akışına bakan Konfiçyus üstadı gören öğrencileri,onun bu hareketsiz bakışının arkasında yatan hikmeti merak edip üstada sorarlar… “ Hocam sürekli suyun akışını izliyorsunuz,bize gördükleriniz anlatır mısınız ?” Üstad bakışlarını yine de sudan ayırmadan der ki, “sürekli akıyor; hiç durmadan, dinlenmeden akıyor,sürekli koşuyor bazan deli bazan durgun...Durgun hali bile çok tehlikeli..”
Su; durağanlığından ve dinginliğinden sıkılıp bağrını yararcasına kopup ondan ayrılan, özgürlük peşinde koşan çılgın, haşarı çocuğudur dağların; öyle şiddetli bir arzu ile kopar ki dağlardan önüne ne gelirse yıkar, parçalar, dağıtır; yapacaklarını haber vermeden yapar…tehlikelidir…
Ya dağlar; benzer mi suya hiç, asırlarca kalır şekli,sureti hiç değişmeden. Uzaktan kaba bir silüet olarak görünse de, binbir çeşit renkli yaşamı barındırır içinde... büyük bir dostluk ve kardeşlik içinde sürüp gider o yaşamlar; siz hiç iki çiçeğin yer kavgası yaptığını gördünüz mü dağ başlarında? Ya da bir arı ile bir kelebeğin çiçek paylaşma kavgasına şahit oldunuz mu hiç ? Sonsuz bir adalet döngüsü hakimdir dağbaşlarında, ana sinesi kadar sıcaktır taş olsa da bağırları...
Dağlar o yüce duruşları içinde her yaşama ayrı bir yer ayırır… herkesin yeri bellidir..zaman zaman yerler değişse de, değişim kavgasız olur… Dağlarda asla kavga olmaz… Dağda kavgayı yaratan, aynı zaman da kendi sonunu da hazırlar.Dağlarda yaşam dostluk ve paylaşmak üzerine kuruludur ve huzur içinde sürüp gider…
Peki hiç tehlikesi yokmudur dağların… tabiki hayır.. DAĞ; yüreği sevgi dolu bir ana gibi tehlikeyi önceden haber verir.. Volkan olup patlamadan önce derin derin soluk alır… oflayıp pofladıkca dumanlar savurur ağzından… sonra homurdanır, sesimi duyup da önlem alsınlar diye… Rüzgarın kanatlarındaki bulutlarla haber salar dört bir yana fırtınayı duyurmak için… Şimşek olur çakar, yıldırım olup yakmadan önce…
Ben onca tehlikesine rağmen severim dağları. Dağların arkadaşlığı ve dostluğunu hiçbir dostluk ve arkadaşlıkla kıyaslamadım, çünkü benzemez…
Dağların bağrında barınmak,doruklarına tırmanmak, onların asırlık yalnızlığını birkaç saatliğine de olsa paylaşmak için yola çıkanlar çok iyi bilir o dostluğun kıymetini… Onlar,yola çıkış anlarını hep gecenin en koyu karanlığı olarak secerler…
Herkesin derin uykuda olduğu zaman dilimlerinde başlar yolculuk… herkes uyur bir tek dağ uyumaz… gelmekte olan misafirini bilir ve görür… Asırlık dostu Ay’a haber salar, ışık olsun diye… yıldızlar hep şahit olur bu yolculuğa… Dağ ve dağcı kucaklaşıp kavuştuğu an birlikte selamlar güneşi ve yeni doğan günü…
Bu duyguyu yaşamak için 2011 yaz sezonu içinde KAÇKAR dağlarının beş büyük zirvesinde buluşmak üzere…